genlerinde evde oturmayı sevmek vardır. dışardaki palavradan, gürültüden, yalandan, dolandan haz etmez. evini sever. cebini değil iç dünyası zenginleştirme gayretindedir. aslında bi vazgeçme, boşvermeyle kuşatılmıştır. "alın lan sizin olsun boktan dünyanız eşiğinde" ciddi bir duruşu vardır. pencereden giren kelebekle konuşacak kadar yalnız olmak nasıl bir duygu iyi bilir...
ailesi ile beraber mutlu yuvasının tadını çıkaran erkektir. hanımı çay koymuştur ve çocuklarıyla birlikte bir televizyon programı seyrediyorlardır. bu mutlu ailenin şen kahkahaları gökyüzüne yükselir.
boğa burcu erkeğidir. yani ben, yani biz bu cumar... neyse. insanın bir an önce eve gidesi geliyor çalışırken, okuldayken ev bi kurtuluş bu erkek için. cennet dedikleri yer. mis.
disko barda eğlenmek, starbucks'da kahve içmek, moda'da dondurma yemek, sahilde hatunlara ufak çapta tacizde bulunmak, kahvede okey, batak oynamak, güzel bir haftasonu piknik yapmak yerine evde oturup tv izleyen, playstation oynayan, bilgisayar başında takılan, film-dizi izleyen akşamları yemek yapıp yemeğin ardından da bulaşıkları yıkamasını seven erkektir. boş vaktinde de temizlik yapıp, çamaşırları yıkar.
sıkıcıdır aslında ya da kendi dünyasının en zenginidir.
belki de bütün bu yaptıklarında huzuru buluyordur.
çok iticidir. erkekler eve yakısmıyor yahu hele yaslandıkça daha da... erkek akşam işten gelmeli, evinde kös kös oturmamalı, eşleri emekli olunca bayanlar daha iyi anlıyor bu durumu. ananem, dedemi evden yollamak için yapmadığını bırakmazdı, şükür dedem çalışmayı cok sevdiğinden emeklilikten sonra da basladı da ananem rahatladı.