düşünüldüğünde hiç mi hiç zor olmayan bir eylemdir. bütçenden ayrıca beslediğin hayvan için ayrıca bir miktar ayırmana gerek kalmayacaktır. sen ne yersen o da senin yere dökmüş olduklarınla beslenmesini bilecektir. arada bir de elinle ekmek kırıntısı falan verilirse gayet kolay bir eylem olacaktır. evde beslenen diğer hayvanlar gibi pahalı mamalara gerek duyulmayacaktır. bu kadar olumlu özelliğe sahip olan karınca beslemenin en kötü tarafı isim koyma işlemi olsa gerek.
eğer küp şekerleri üzeri açık bir şekilde bırakırsanız, farkında olmadan yaptığınız hayvan severlik ile mallık arası harekettir.
"şunu temizleyeyim lan bari" diye düşündüğünde de huylandırıyor insanı meretler. kaşınmaktan şekerlere dokunamıyorum. zaten 5-6 karınca üşüşmüşler benim şekere, yedikçe yemiş mendeburlar, kaçamıyorlar da. göbeklerini tuta tuta aralara saklanıyorlar.
ekmek falan da yemiyor abicim benim bu karıncalar, şekerden aşağısı kurtarmıyor anasını satayım. haşaratın da tikisi bir başka oluyormuş onu anladım.
bu karınca hayvanları deli ve özgürlüklerine düşkün oldukları için onları belirli bir alana kapamak zor oluyor. zaten amacımız belirli bi alana kapamak değil onları güzelce besleyip büyütmek olduğu için bu olumsuz noktayı görmezden gelmek gerekir. fakat sıkılmasın, boğulmasın diye yaşama alanını genişletirseniz bu sefer de hayvan arazi oluyor. onçin, bu özgürlük ve hakimiyet dengesini iyi sağlayınız. ayıklamaktan çok hoşlandıkları için sinek vb. canlıları önlerine atabilirsiniz. isim vermesi de pek sorun değil, gruba isim vermek gerekli. tek değilse karıncamız, ki birden fazla olsun tabii ki, koloniye isim verilmeli. bi zaman geçtikten sonra kendilerini tanımıyorlar ama eğlendikleri her hallerinden belli oluyor. besleyeniz bakımı ucuz ve temiz hayvanlar işte.
bu işi, evdeki tembellik ortalaması yükselsin, eve bi dinamizm gelsin diye yapan eş dost akraba var. bir de benim gibi sevgisinden, hürmetinden kapılarını karıncaya açanlar var. boş bir akvaryumda nefis bir hayat kurdum onlara. kum desen var, yuva desen var, yemek desen zaten hiç seçmiyolar. ben mutlu onlar mutlu.
Genellikle taş evlerde olandır. Ada çocukları çokça yapar. Evde karınca beslemek, paylaşmaktır. Yenilen kurabiyeden bir parça da onlara vermektir. Onların size ne zararı olabilir ki? Tertemiz bir kalbi vardır bunu yapanın. Tabi zaman içinde kalbin kararıp sertleşmesi üzse de...
Bir Evde karınca beslenmek değildir. Bekarken bugün ne yapsam, dışardan ne söylesem vs. Diye düşünmekten kafayı yersiniz ancak diğer türlü karınız istediği yemeği yapar ve siz de karınızca beslenirsiniz.
genellikle farkında olmadan veya istemeden yaşanılan durumdur. zira karınca denen minik zatlar içerisi uygun mu, evde müsait miyiz, misafir kabul ediyor muyuz gibi meselelerimizle hiç mi hiç ilgilenmeden evlerimize girip çıkarlar. bu yüzden en haylaz familyalardandır.. yere düşürdüğümüz bir ekmekten arta kalan bir kırıntı, şeker kırıntısı, çekirdek kabuğu gibi nesneler vasıtasıyla besleriz kendilerini, çoğu zaman istemeden. tabii bu kaynakları yemeyip yanlarında götürürler, kendi evlerinde yerler, o ayrı. en azından ortalığı kirli bırakmazlar yani.. bazen de mantıksızca oradan oraya dolanıp dururlar. tabii bize mantıksız gelir ve fakat kim bilir hangi haylazlığın peşindedirler..
atalarimizin da dedigi gibi, karinca insanin en buyuk dostudur. sadiktir, caliskandir, sevimlidir. beslemesi de masrafsizdir
bir cift karincam var efendim. isimleri, bir ve iki. saga sola pisletmeleri disinda gayet iyi anlasiyoruz.
hissst, piiist deyince bir pompik terliklerimi ayagimin ucuna kadar getiriyor. iki de bunu gorunce ne yapiyor dersiniz? o da hemen purussuz cildime tirmanip dudislerime dogru yanasiyor.
netekim, karinca beslemek pek zahmetli olmayan güzel bir seydir.
çocukken bir defasında eve karınca hastahanesi kurmuştum. *
evin aralığındaki açık bir delikten tek tek çıkıyorlardı ve orayı yuva yapmışlardı. üzerine fark etmeden basılanların kimisi ölüyor, kimi de yaralı kurtuluyordu. ben de hasar görmüş olanları bir kağıdın üzerine yatırmıştım.