-haa.. hass beee. ulan bugün de rıza abiyi mideye verdik.
+başımız sağolsun, görevimiz bu.
-manyak mısın fikret abi ne görevi ya, yemesinler beni istemiyorum.
+bu yüzden burdasın, işleyiş bu.
-ya abi bırak yemişim işleyişi, kaçmak istiyorum ben gidicem burdan.
+başa gelen çekilir evladım, işleyiş ve düzen bu.
-fikret abi sen bu yaşına kadar nasıl kaldın burda, niye yemediler seni?
+eeemm.. eee.. bu bizim yemleri ne zaman atıcaklar ya, acıktım ben olm..
girişmediğimiz ancak bilgi topladığımız beslemdir.
şimdi en önemli iş zamanla suda biriken nitrit mi ne öyle bişeyin balıkları zehirlemesi imiş ve bu nitrinin sudan uzaklaştırılmas gerekiyormuş. ucuz filtrelerle zor bir iş derler. o yüzdende suyun akarsu olması şart diyorlar ama zor işlere olan tutkumuzdan bunu çözmeye çalıştık. şunu bulduk.
her gün suyun 3 te 1 ini bahçedeki salatık, domates gibi sebzelerin sulanmasında kullanacağız yani böylece bahçe sulama suyuna ödeyeceğimiz parayı balık suyunu değiştirmeye harcayacağız.
ikinci önemli sorun yaz günü su sıcaklığını 20 derecenin altında tutmak meselesi. bunu evvela suyu ısıtmayarak yapacağız yani havuz ve kanalları gölgeliklerden geçireceğiz. ayrıca uygun bir metal depoyu 1 m. derine gömüp su devirdaimini buradan da geçireceğiz.
gerekirse doğal, enerji kullanmaksızın ısı uzaklaştırma yöntemleri ekleyeceğiz. yani buharlaşma ile soğutma, gece bol havalandırma ile soğutma falan.
tüm bunlar için gereken su devirdaim enerjisini de rüzgar gücü ya da uygun güneş paneli bulursak onunla yapacağız.
tabi sürekli havalandırma sağlayıp sudaki oksijen seviyesini yüksek tutmak ta gerekiyor. bunun içinde kanal ve havuzlarda bol miktarda cağlayan ve sekiler yapıp suyun hava ile temasını arttırmak gerekiyor.
bunları yazdım ya hepsi düşünce seviyesindedir.
ne bahçem ne kanalım ne de domateslerim var.
