tartışmaya açıktır elbette ama saçmadır bu yarışma, neden? çünkü...
neyse eşşeği karıştırmayalım yine, çünkü şarkılardan ve sahnelenen performanstan çok, ülkeler arası siyasi ilişkiler önemlidir, bunun böyle olduğu da gayet aşikardır, daha ne yarışmasından, ne başarısından bahsediyoruz?
tabii zaman zaman gerçekten güzel şarkılar oluyor, tüm ülkelerin beğenisini kazanan ama dediğim gibi geneli siyasi ilişkilere göre puanlama yapıyor.
onun dışında, bu eurovision denen yarışma şeysinin gerçekten bir getirisi, bir faydası ya da gerçekten bir önemi olsaydı, daha önemli isimler katılırdı sanırım, yanlış mı düşünüyorum hacım?
edit: niye sadece bir kişi eksiledi lan? nerdesiniz?
edübüdü: ooo gençler toplanmışınız, eğer bu entry haftanın en kötüsü olmazsa, topsunuz olm.
işin komik tarafı şu ki. eurovision'u eğlencelik çerez olarak izleyen insanların türkiye'den kim katılmış, kim kazanmış kafaya taktığı yok. kafaya takanlar aslında bu yarışmanın politik kısmını önemseyen insanlar. türkiye'nin ermenistan'a 12 puan vermesine en çok sinirlenenler, eurovision'u saçma bulanlar. halbuki bu yarışmadan zevk alanların oyları falan kafaya taktığı yok. avrupa'nın ülkeleri bir gece buluşuyorlar ve bir eğlence çıkartıyorlar. savaşmalarından daha iyidir işte. amerika'da, avustralya'da, japonya'da, arap ülkelerinde de izleniyormuş. hatta onlar da benzer yarışmalar yapmak istiyorlarmış.
anlayacağınız eurovision sadece eğlencelik çerez. alacaksın yanına cipsini, biranı izleyeceksin. yorum yapacaksın. bu kadar.
sabahlara kadar oturup, hangi ülke hangi ülkeye kaç puan vermiş, neden vermiş, neden vermemiş hesapları yapanlar için söylenmiş bir hatırlatma cümlesidir, iddiasıdır, ne skimse odur işte.
ulan neyini hesaplıyorsunuz, ne ciddiye alıyorsunuz?
yok hadise'nin elbisesi, yok hadise'nin sesi, yok hadise'nin yetmeyen nefesi...
kafa skmeye ne gerek var arkadaşım, saçma sapan bir yarışma işte, kimse takmıyor, eğlenip unutuyor ertesi gün, bir biz konuşa konuşa, tartışa tartışa bitiremiyoruz.
yine edit: eurovision saçma olamazmış, çünküm fanları varmış... lan ismail yk nın da fanları var, hatta benim bile fanlarım var, ayar etmeyin adamı, allama salarım fanları !
Ben sporcunun aptal, hantal ve ahlaksızını sevdiğim gibi, Eurovision yarışmasının da "çemişliklerini" severim. hazır Eurovision ile ilgili bir başlıktayım bari içimi tamamen döküp bu olayın tüm dıngıllığını yazayım...
Biri ingilizce, öteki Fransızca bilen (eşitlik olsun) medya gençleri arasından seçilmiş ama mutlaka biri kız öteki erkek (gene eşitlik olsun) iki sunucunun "çok heyecanlanırmış gibi" yapmasını örneğin...
Sanki umurlarındadır Litvanya'nın kaç puan alacağı...
Hiç puan alamayan en kelek topluluk üyelerinin bile (özellikle esas kızın) kuliste ellerindeki bayrakları sallayarak çok heyecanlanmış gibi yapmalarını...
Sonuncusun be şabalak, ne tepişiyorsun?
Hele o Ankara bağlantıları... Her ülkenin her bağlantıcı dilberinin en sevimsiz ara gösteriye bile "först, tenk yu for dis vandırful şov" demesini, bunu bir görev saymasını...
Sonra da tabii "hiyr ar dı rizalts ov dı Törkiş cüriy"...
ingilizce kötü telaffuz edilmek kaydıyla ama. Öbür türlü tadı çıkmaz.
Tövbe, artık kaldırdılar galiba, cep telefonuyla halka soruluyor sanırım yada başka bir şey neyse ilgilenmiyorum...
Ama yarışmaya Luxembourg da katılmazsa hiç keyfi olmaz: Laksımböörg! Haaa, bir de "former Yugoslav Republic of Macedonia" var tabii.
Niçin bize de "former Ottoman Empire and now the Turkish Republic" denilmiyor efendim? Bülent Özveren bunu uluslararası platformlarda tartışmaya neden açmadı bu zamana kadar?
Milli Eurovision sunucumuz Bülent Özveren'in "birbirine oy veren Yunanistan ile Güney Kıbrıs'a" nezleli sesiyle her yıl mutlaka saydırmasını... "Kıbrıs Rum Kesimi" tabii... Kuzey Kıbrıs'ı, "Kıbrıs Türk Kesimi"ni niçin yarışmaya sokmuyorlar acaba?
Ermenistan'dan oy çıkmayınca hüzün...
Biz onlara o kadar yakınlık gösterdik, nankörlerin yaptıklarına bak... Yok hemşerim, Türk'ün "Gastarbeiter" den başka dostu yok!
Ve de gurbetçi oylarını toplayınca "Almanya bize on iki puan verdi" diye enayi sevindirikleri...
Eurovision, ilk yirmi yılında "iyi pop müzik" üretilen bir yarışmaydı belki. (Akla hemen Abba topluluğu gelir. Siz buna France Gall'i, Sandie Shaw'u, Anne-Marie David'i falan da katınız. Akılları ermediği ve kültürleri yetmediği için, bazılarının, gelmiş geçmiş en büyük Fransız şarkıcılarından biri olan Andre Claveau'yu hiç hatırlamasınlar.) Asla bir San Remo kadar iyi olmasa da...
Sonraları, ülkelerin iyi şarkıcılarının katılmaktan, daha doğrusu oraya "düşmekten" titizlikle kaçındıkları, kötü müzik üretilen, müziğe değil "atraksiyona" yaslanan, üstelik anlayanın anlamayanın oy verdiği sıradan, hatta kelek bir yarışmaya dönüştü.
O zaman da koskoca bir Patricia Kaas geldi sahneye çıktı, "şarkı budur ve böyle söylenir" dedi günün birinde, tükürür gibi baktı ve gitti.
Sonuncu olunca bunu bir "milli dava" haline getirmiştik, önce küstük katılmadık, sonra yıllarca kıvrandık, günün birinde birinci olduk, intikamımızı aldık.
Hepsi bu. Budur.
Ama geyiği gene de insanı eğlendirmedi değil zamanında; Semiha Yankı (hatta Ali Rıza Binboğa), Ajda'nın hayal kırıklığı, Çetin Alp'in yetersizliği, Sertab'ın göbeği, Hadise'nin bacağı falan hatırlanacak.
türkiye Eurovision'dan elendi diye yaygara koparanlar vardı bu ülkede ya! tüm türkiyede "sarsıntı" yarattı diye haberlere çıkardı...
Neden sarsılıyordunuz yavrucuğum, Unkapanı iMÇ çarşısında babanızın kasetçilik şirketi mi batıyordu?
