bir yüzün güzelliği tebessümde yatar diye düşünüyorum: eğer gülümseme yüzü daha da çekici kılıyorsa, o güzel bir yüzdür; eğer tebessüme rağmen yüz aynı kalıp değişmiyorsa, sıradan bir yüzdür; eğer tebessüm güzelliği bozuyorsa, o yüz çirkindir.
güzel kadınların karşısında her erkek biraz çirkindir. egemen olamaz, ne kendine ne kadına. bilemez ne yapacağını, ne söyleyeceğini. parası varsa biraz daha şanslıdır, biraz yakışıklıca bir adamsa yakışabilecekleri ihtimali için rahattır ama en önemlisi biraz anlayabiliyorsa karşısındakinin dilinden, benzer acılar çektilerse, benzer korkular atlattılarsa, dünyaları ilgi çekiciyse, birbirlerini görebilirler yüzlerinde. (bkz: aytuğ akdoğan) ben hep 17 yaşındayım.
"birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?..
ben de, o zamana kadarki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım."
"...herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak..."
Ben en korkaklarından biriydim, diye devam etti, fakat başkalarına cesaret vermek için, kendimi yürekli gibi göstermeye çalışırken, ben de cesur oldum.
bir şey sona ermek için başlamıştır. serüven uzamaya gelmez, ona hayat veren ölümüdür yalnızca. jean-paul sartre-bulantı
kimin nerede oturacağının hiçbir önemi olmadığını, ilk sırada olanın, ender olarak birinci derecede önem taşıdığını anlamıyorlar ki bu ahmaklar! kimi krala, bakanı hükmeder; kimi bakana da müsteşarı! bu durumda birinci derecede önem taşıyan kişi kimdir? bence bu kişi, diğerlerini değerlendirebilen ve onları, kendi tasarılarını gerçekleştirmek için kulanacak kadar kudret ve kurnazlığa sahip olan kişidir. goethe-genç werther'in acıları
perdeyi kaldırıp arkasına adım atmak! işte bu kadar! bu ikircim ve kararsızlık niye? perde arakasının nasıl bir yer olduğu bilinmediği için mi? açık seçik bir bilgimizin olmadığı konulara kargaşayı ve karanlığı atfetmek, tinimizin bir özelliği değil midir? goethe-genç werther'in acıları
kalbindeki sevgi sözcükleri gözlerine sıkışıp kalmış gibi. ben hayatımın tüm vaktini, senin bu bakışına harcadım sevgili!
(bkz: cezmi ersöz) - hayallerini yak evi ısıt.
''arabayla uzaklaşırken arkanızda bıraktığınız insanların düzlükte ufalarak nokta haline gelip kaybolduklarını gördüğünüz anda hissettiğiniz o duygu nedir? fazlasıyla büyük bu dünya, bizi ezip geçiyor duygusudur bu; ve vedadır. ama biz yine de gökyüzünün altında bir sonraki çılgın maceraya doğru koşarız."