Kapının önünde durup düşündüm, dedim Bekir bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü. Bu seferde geçersen bi’daha geri dönemessin, iyi düşün. Ama olmadı, dönemedim. Sonra bak oğlum dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok kaderin böyle. Yol belli, ey başını usul usul yürü şimdi!
Yanlış zamanda tanıştık. En azından kendime sürekli söylediğim bu. Belki bundan bir yıl sonra, uzak bir şehirdeki bir kahve dükkanında buluşuruz ve tekrar deneyebiliriz. (Eternal Sunshine of the Spotless Mind)
filmin başında rahip öldürüyor orlando bloom ve babası ibelin baronu onu alıp götürürken kilisenin adamları ormanda onları kıstırıyor. onu bize verin diyorlar ve deli gibi kan dökülüyor.
küçük savaş bitip baba oğluna " neden beni onlara vermedin, bir papaz öldürdüm, beni götürmek hakları" dediğinde o hayat felsefem olan cevabı veriyor adam.
- sorun haklı olup olmamaları değil, isteme biçimleri!
bak beyim, sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, herşeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak. yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. ama nasıl yakışmaz. sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saaddeti çok gören. anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. hıh. sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey. sen mi büyüksün. hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. gözümde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun. dokunma artık aileme. dokunma çocuklarıma. dokunma oğluma. dokunma gelinime. eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. anlıyor musun. vururum ve dönüp arkama bakmam bile
terminator serisinin ikinci filmi olan terminator judgmentday filminin final sahnesinde, terminator sarah ve john connor'u sıvı metal, yani t1000'den kurtardıktan sonra kendisini de imha etmek ister. bunun üzerine john connor ağlamaya başlar. hayır ne olur gitme der. bunun üzerine terminatör, "şimdi neden ağladığınızı biliyorum, ama bu benim asla yapamayacağım birşey" der ve kendini çelik eriyiğinin içine bırakarak imha eder.
"'Daha fazla insanı kurtarabilirdim. Bu araba 10 kişi ederdi. Bu iğne iki kişi. Bu altın iki kişi. En azından bir. Bir insan daha. Bir insan. Daha fazlasını kurtarabilirdim. Kurtarmadım."
Schindler's list.
- yankee'ler neden hep kazanıyor biliyor musun frank?
+ mickey mantle olduğu için mi?
- hayır, rakip oyuncular çizgili formadan gözlerini ayıramadıkları için.
esaretin bedeli;
Red; Umut tehlikelidir.Umut bi insanı deli edebilir. Bu iyi değildir.
Andy; Unutma Red, umut iyi bir şeydir, belki de en iyisi. Ve iyi şeyler asla ölmez.