sabah, öğle, akşam, gece, prime time, drive time hiç farketmez günün herhangi bir saatinde zevkle yiyebileceğiniz fındıklısı daha bi güzel olan gofret.
annemin aldığı o saçma sapan kupkuru gofretlerinden biridir işte ama ağzım zehir gibi mecbur yiyeyim şundan dedim, fındıklısından attım ağzıma bir tane, sonra bi tane daha, bi tane daha, bi tane daha, bi tane daha, bi tane daha, bi tane daha... kurabiye canavarı oldum çıktım.*
diğer gofretlere göre evet ilk başta güzel ama içinde bişey var ki ne oldunu bilemedim tam böyle yutacakken böyle sıvı bi hale geliyo değişik bir tat bırakıyor ağızlarda. velhasıl diğerlerine göre daha fazla katkı maddesi içerdiğini ve de zararlı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim lan.
insanın kendine yakışanı giyememesidir. çünkü ondan bir kere yendiğinde bağımlılık yapar ve hatırı sayılır bir göbüş yapar. siz de kendinize yakışanları giyemezsiniz.
yerken, "bundan daha güzeli olabilir mi" diye deriin düşüncelere sevkeden, lezzetin sınırlarında dolaşan, eti için küçük, insanlık için büyük bir adımdır. böyle bir gofret daha olamaz arkadaş. hafif ve yedikçe yediriyor. ve aynı başlığa farklı zamanlarda iki entry girdirebiliyor.
yemekten bıkmadığım gofretlerin ilk sırasına yerleşmiştir. ilk reklamlarını gördüğüm de yine sıradan gofretlerden olduğunu düşünmüştüm ama yememle bir paketi bitirmem bir oldu.
yoğun aromasıyla ilk etapta damakta iz bırakan, yedikçe yenilesi gelen, sonraları ise mide bulantısı başlatan yine de müthiş olduğunu düşündüğüm, gerçekten çilekli gofrettir.