Neden anne hiçbir şey beklendiği gibi olmadı?
Neden? Neden çürüyüp gider insan, sessizce acıyla ihtiras arasında parçalanarak?
Ben neden hayatımı sürgündeymiş gibi geçirdim?
Kendi dilim varken hâlâ kayıp kelimeleri bulabilecek ya da sessizliğin içinden unutulmuş kelimeleri çıkarabilecekken.
Neden sadece ve sadece kendi ayak seslerimi duydum evin içinde?
Neden? Söyle bana anne, insan neden bilmez nasıl seveceğini?
"Son zamanlarda dünyayla tek bağlantım bana aynı müzikle karşılık veren karşıdaki yabancı. Kimdir? Nasıl biridir? Bir sabah onu bulmaya gittim. Ama fikrimi değiştirdim. Bilmemek ve hayal etmek daha iyi."
Uyandığımda, sen hâlâ uyuyordun. Nefes alışını seyrettim. Rüya görüyordun... Alexandre? Beni arıyormuş gibi elinle hafifçe yakaladın. Göz kapakların kıpırdadı, sonra yine uykuya daldın. Gözlerinin arasından bir damla ter yuvarlandı. Yuvarlandı, aktı. Yan tarafta, bebekten ufak bir inilti yükseldi. Kapı gıcırdadı. Bahçeye çıktım ve ağladım... O anın hiç bitmemesini istemiştim! Uçmasını engellemek için bir kelebeği iğnelemek ister gibi!
Denize karşı yazıyorum sana, hareketsiz, gözden kaybolmuş. Ev, sıcak süt ve yaş yasemin kokuyor. Sana yazıyorum, seninle konuşuyorum... Böylece kendimi sana yakın hissediyorum, tehdit ediyorum, direniyorsun. Senin yaşamını tehdit ettiğime inanıyor musun, Alexandre? Ama ben âşık bir kadınım sadece...
Gece sana baktım. Uyuyor muydun, yoksa sessizce uzanıyor muydun, bilmeden. Düşünebileceklerinden korkuyordum sessiz dünyana nüfuz ederek seni de ürkütmekten. Sonra, bedenimin konuşmasına izin verdim, iyi bildiğim tek lisan, çünkü ancak o zaman tehdit edilmiş hissetmiyorsun. Ben sadece âşık bir kadınım, Alexandre. Kumlarda çırılçıplak yürüdüm. Rüzgar esti... Bir tekne geçti. Sen, uyandıramayacağım kadar uzaktaydın. Üzerimde hâlâ sıcaklığını hissediyorum. Beni hayal ettiğini hayal etmeye cesaret edemiyorum! Ah Alexandre! Bir an bile inanabilsem buna. Koca bir çığlık oluverdim sadece.
"son birkaç aydır dünyayla tek bağlantım, o gizemli komşum oldu. bana hep aynı müzikle karşılık verdi. kim bu? nasıl biri? bir sabah onunla tanışmak istedim. ama sonra vazgeçtim. Belki bilmek yerine, hayal etmek daha iyidir."
Ölümcül bir hastalığa yakalanan bir şairin, hastaneye yatmadan önceki son gününü anlatan film. Geçmişteki pişmanlıklarının yolculuğuna çıkar filmde. Öleceğini ve bir daha göremeyeceğini bildiği annesinin yanına gider hasteneye. Filmdeki en güzel tiradlardan biri dökülür.
"neden, anne.. hiçbir şey beklendiği gibi olmadı? neden? neden çürüyüp gider insan.. sessizce, acıyla ihtiras arasında parçalanarak? Ben neden hayatımı sürgündeymiş gibi geçirdim kendi ana dilimi konuşma şansım varken.. neden bu kadar seyrek döndüm ülkeme kendi dilim varken.. hâlâ kayıp kelimeleri bulabilecek, ya da sessizliğin içinden
unutulmuş kelimeleri çıkarabilecekken. Neden sadece ve sadece kendi ayak seslerimi duydum evin içinde? neden söyle bana anne. insan neden bilmez
nasıl seveceğini?"
Kahramanımız alexandre, şair dionysios solomos'un yarım kalan şirini tamamlamak ister son gününde. Tanıştığı mülteci çocuktan satın alır iki kelimeyi. Yabancı ve argadini (çok geç) kelimlerini şaire satan mülteci çocuğun, ölen arkadaşı selim için yaktığı ağıt ise bambaşkadır.
"ey, selim.. ben korkuyorum, selim. deniz çok büyük. gittiğin yerde seni ne bekliyor, selim? gittiğimiz yer nasıl olacak?"
Filmin müziği, son sahnesi, geçmişi şimdiki zamanla harmanlaması, pişmanlıklar ve tiradları efsanedir.
Anna'nın, Alexandre'a mektubundan bir söz;
"uyandığımda, sen hâlâ uyuyordun. nefes alışını seyrettim. rüya görüyordun alexandre? beni arıyormuş gibi elinle hafifçe yakaladın. göz kapakların kıpırdadı, sonra yine uykuya daldın. gözlerinin arasından bir damla ter yuvarlandı. yuvarlandı, aktı. yan tarafta, bebekten ufak bir inilti yükseldi. kapı gıcırdadı. bahçeye çıktım ve ağladım. o anın hiç bitmemesini istemiştim. uçmasını engellemek için bir kelebeği iğnelemek ister gibi.."
Birkaç mini diyalog;
"Nasıl görünüyorum?
Bir yaz günü kadar güzel.."
"Ona gözden ibaretmişim gibi baktım.
Ona elden ibaretmişim gibi dokundum.."
"Zamamı geldi değil mi?
Argadini. (Çok geç)"
"Tek üzüntüm Anna, tek üzüntüm bu mu? Yoksa hiçbir şeyi tamamlayamamış olmam mı? Planlarım öylece kaldı.. kelimeler oraya buraya dağıldı.."
"yarın ne kadar sürer diye bir soru sormuştum anna, hatırladın mı?
sonsuzluk ve bir gün kadar..
duyamadım?
sonsuzluk ve bir gün kadar.."
"Biliyorum bir gün gideceksin. Gözlerinde uzak rüzgarlar esiyor. Ama bugün.. Bu günü bana ver. Sanki son günmüş gibi.."
"Yüzün gülümsüyor ama kalbin üzgün.."
Ve o tamamlanmaya çalışılan şiir;
"Çiy tanesinin titreyişi, suya vuran son yıldız parlak bir güneşi müjdeledi. Bir tek bulut, en ufak sis perdesi yoktu uçsuz bucaksız gökyüzünde. Meltemin soluğu yüzümü okşuyordu hafifçe, kalbimin yapraklarına fısıldar gibi, Hayat narindir. Ve hayat narindir.."