istanbul'a gelip şehrin bütün nimetlerinden yararlanan taşralı bireyin, 'yha güzel izmir'imi özledim' ya da 'aklım egede kaldı' tarzı kafa ütüleme seansları sonrası zihinde başka türlü canlanan köy biçimidir. metro diye çufçuftan hallice raylı bir sistemin pazarlandığı 'izban'dan, ismi çok yanlış seçilmiş mahmutpaşa bozması 'konak'a, otuz beş metrelik yürüme alanı bırakıldığı halde yürüyüş için doğru düzgün taş döşenmemiş 'kordon'a, avrupa'nın en değerlendirilememiş sahillerine, bir türlü rastlanamayan izmirli 'huri'lere ve varoş giyimli çakma elit 'alsancak' insanlarına kadar pek çok hayal kırıklığına tanık olmamak mümkün olamamaktadır. türkiye'nin herhangi bir şehrinden daha vasat olamayacak güzel konumlu, kötü kurgulanmış bir kentin sakinlerinin, istanbul'a gelip gelip sözde sahiplendikleri 'asıl' şehirleri hakkında masallar anlatıp beklentileri artırmaması tavsiye olunabilir. zira yarısı açılmış ve 20 dakkada bir gelip, kırk saatte varılacak yere ulaştıran çok çok hafif ve süper 'hızlı' raylı sisteme sabahları binmeye kalkan bir istanbullu için, bir avuç insana nasıl bu kadar kötü hizmet verilebildiğini anlayamama durumu söz konusu olmaktadır. avrupa'yı hiç görmemiş bireylere, bulundukları şehrin çok avrupalı olduğu illüzyonunun kakalandığı laiksi/köysü/gettosu 'büyükşehir' ise bir başka başlığın konusudur.