3 ay önce kendi işini kuran birisi olarak ağlamak istiyorum sayın müşteriler. hay 'elin ağız kokusunu çekeceğime kendi işimin amelesi'' olurum diyen aklıma tüküreyim.
Esnaf, sınıflar demektir. Bağımsız çalışan, sermayesi olmayan, kol ve beden gücüne dayanarak iş yapan girişimciler. Zanaatkar ve küçük ticarethane sahipleri. DPT sınıflandırmasını temel alan bir sınıflandırma şöyledir:
Esnaf bitti. Ama diğer esnaflar yüzünden.
Bin tane kural kondu, çoğunluk uymadı. Hepsi menfaatçilik yaptı.
Sonra olan dürüst çalışan dükkanlara oldu.
Ses çıkarmadı kimse, toplanmadılar, destekmiş yardımmış bi bok yapmadıkları gibi bi de büyük firmaların borçları silinirken kendileri fatura ödenmezse keseceklerini söylediler.
Geçin bu işleri ya.
Not: biz de esnafız kardeşim.
kurban, derken şeker bayramı, yılbaşı, pazar günü sabahı, özel tatil günleri falan nedir bilmezler. genelde en çok vakit geçirdikleri şey, dükkanlarının açısı en iyi olan yerine orantısız biçimde yerleştirdikleri ve kuvvetle muhtemel 36 ekranı geçmeyen televizyonlarıdır. bizlerin, hep birlikte anlaşmışızcasına ıssızlaştırdığımız sokaklarında o'nlar, sabahın bir körü dükkan açmak için yola çoktan koyulmuşlardır bile. mahmurluklarını üzerlerinden atmakta üstlerine yokken, yeni sabahın ilk günaydınını da yine meslektaşlarına verirler. malum; bizler cumartesi gecesinin verdiği rehavet ile geceyi yoğun geçirmiş, ehli keyfiyetimizin lüksüne güvenerek götümüzü yaymak suretiyle hala uyuyoruzdur. aralarında, 3-5 kuruş için fazla geçirmeye çalışanı vardır, fakat o'nların da akılları, ilahi adaletin tezahür ettiği inancıyla (?) bir gün başlarına gelir. mesela emanete gözleri gibi bakarlar. annenizin, sevgilinizin, arkadaşınızın ya da kuzeninizin, siz evde yokken ihtiyaç duyduğu anahtarı aldıkları yer de o'nlardır. bizim bakkal rüstem mesela. 4 gram fazla gelen çekirdeği, el yordamıyla tek tek geri çıkartan teraziden... ben de anahtarımı o'ndan başkasına bırakmıyorum şahsen. sehpa ve tavlayı, dükkan önleri azıcık müsaitse kapıp attılar mı değmeyin keyiflerine hacı.
neyse, bu eli öpülesi insanların, diğer eli öpülesi emekliler, işçiler, temizlikçiler ve şimdi sayamadığım meslek insanlarıyla kesiştiği ortak noktaları var. şimdi hepimiz o ortak paydada, zaten köskös oturmaktayız aslında. boşboğaz kimselerin, cepleri sıkıntı görmemiş ibibiklerin, muktedirliğe eriştiklerinde kendi etrafındakilerden başka kimseyi düşünmeyen ve dikta ulviyetiyle şer-i rejimleri motto edinmişlerin ağızlarında sakız olmakta bu güruh şu sıralar. anasını da alıp giden çiftçiden, kredi kartı aldığı için samimiyetsiz emekliden, kirli sakal bırakmadığı için işbaşvurusundan "red" cevabı gelen üniversite gençliğinden sonra; ancak sıra gelebildi esnafa. o'nlar, türkiye'ye "beceriksizliker" olarak tebliğ edilmekteler. yeni trendimiz, modası geçene kadar bu yani. inanmayanlar, anlamayanlar gazete açsın, haber bülteni izlesinler. yan'lı haber yapıyor bu ibneler diye çığırtkan sesler çıkartan "körler" içinse söyleyebileceğim tavsiyem mevcut değil. o'nlar zaten bunu, gittikleri meydanlarda işitmişlerdir. hepimizden daha aşinalar yani.
benim derdim, her zamanki gibi sağı, solu, kürdü, çerkezi değilken, yine duygusal yanımın masturbasyonundan fırlayan sperm misali haykırmak isteyip, körlüklerine gösteremediğim -ironi ha bu-, iktidarlıklarında sefa süren beşerlerle. ki yine şahsen; benden olmayanlara, sabrımın son sınırına kadar saygı duymak için kendime telkinlerde bulunarak büyüttüm kendimi. büyütüldüm de aynı biçimde. lugatımdaki tüm küfürlerin hengamesiyle kıpraşan sinirlerimin beden dilime yansıması, köpeğim "cicos"un sahibine salak muamelesi atan bakışından öteye geçse iyi! ekonomik krizin vurduğu hepimiz arasından sırayla; çiftçi, emekli, esnaf -ki daha büyür bu liste- şeklinde kromatik olarak geçirilmesi zoruma gidiyor artık. zoruma gidiyor; yandakçılık yapmalarından mütevellit, evlerinde ekonomik krizi hissetmeyenlerin vurdumduymazlıkları. yoksa banane amına koyim? benim tek derdim, köpeğim "çikko"nun bana pahallı gelen maması. hiç.
işini layıkıyla yapanlarını milletimizin yaşatmadığı grup. Yaptıkları en büyük hata insanlara fazla değer vermek ve gözlerinin yaşına bakmaktır. işin her zaman ibneliğinde olanlar ise bir şekilde işini yürütür, böyleleri devam eder. Sonra yine milletimiz hayıflanır.