eskiden sürekli bir arada bulunduğun, her hareketini ve her hareketinin ne anlama geldiğini bildiğin insanla bir zaman sonra çeşitli sebeplerden dolayı samimi olmama halidir. bahsedilen durum elbette ki hem kadın erkek ilişkileri hem de arkadaşlık ilişkisi için geçerlidir. tanımı geçip entrye subjektivite kazandırıyorum.
Dudağının yer çekimine karşı koyuşunu her milimine kadar ezberlediğin, gözlerinin parıltısının ya da ferinin sönüşünü tanıdığın insanın sana sahte samimiyet göstermesidir. Kahvesini kaç şekerli içer, çocukken onu en çok ne üzdü, ailesinde hassas dengeler nedir, ölünce nereye gömülmek ister, hayatının aşkı kimdir, uyurken başının ucuna bir bardak su koyar mı gibi bir insana dair sadece yakınındakilerin, ne zaman öğrendiğini fark etmeden ve bildiğinin farkında olmadan bildiği şeyleri bildiğin insana; sanki o kadar iyi tanımıyormuş, sanki eskiden hiç o kadar yakın olmamış gibi davranmak zorunda kalma halidir. Tabi durum karşılıklıdır. Zira o da benzer şekilde size dair oldukça gereksiz şeyler biliyordur. Tam bilmiyorum, onu hangi hayvan için kullanıyorlar ama hayvanları damgalamak için kullanıyorlar ya hani, kızgın ateşte demiri kor haline getirdikten sonra bastırıveriyorlar, öylece izi çıkıyor. Öyle izi çıkar tenine. Onun o sahte, o resmi gülümsemesini bilirsin çünkü, daha önce defalarca kez görmüşsündür. Senin elini tutarken belki fazla samimi olmadığı ya da sevmediği insanlara yapmıştır senin yanında, o kadar iyi tanırsın o gülümsemeyi. Dokunur. Belki konuşmasa seninle, hani belki yüzüne bakmasa, küs olsa, bağırıp çağırıp ağzına sıçsa mesela gerçekten canın daha az yanar. Ama bu uzak yakınlık boğazının tam orta yerine oturur. Yutkunamazsın.