şu an yeniden işlevlendirme ile ilgili bir çalışma yapıyorum.
eski atıl durumda kalmış yapıların yeniden işlevlendirilmesi üzerine bir çalışma.
açıkçası çok işlevsel buluyorum. yeniden işlevlendirme bazı durumlar için iyidir.
ya da mesela şu an üretilen plaklar ve plakçalarlar da öyle. hala o nostalji havasını solumamıza yardım ediyor.
benzer şekilde mustangin, oldsmobile'ın pontiacın dodge'nin alan eski o harika kasalarının yeniden üretilmesi muhteşem olurdu.
ancak bir laf var eskide keramet olsa bit pazarına nur yağardı diye.
herşeyin de yeniden üretimi yapılmaz.
ananı boyayıp babana satamazsın.
sen tutup 69 mustang gto'yu üretip içine 1.0 fiesta motoru atarsan bi sikime yaramaz.
ya da tutup da şakirağayı biyonseyi riyananyı işte ne biliym aleyna tilkiyi plağa koyarsan onun o nostaljik havasını alamadığın gibi yarrak gibi bişi ortaya koyarsın.
yeniden işlevlendirmek ya da yeniden üretmek üzerine düşünülmesi gereken bir şeydir.
insanoğlu 21 yy da artık üretkenliğini kaybettiğini gizleyemeyecek. insanlık tükenmişlik sendromuna yakalandığı yüzyıl olacak 21. yy. aynı zamanda da cehaletin yüzyılı olacak.
Eski bir seyi yeniden üretsen aynı tadı alamazsın. Çünkü ürün o zamana özeldir o zaman bi değeri vardır. Misal Motorola razr hem kullanisli hem dizayn olarak cok estetik gerçek bi cep telefonuydu zamaninda. Populerdide. Geçenlerde tekrardan piyasaya sürdüler güncellenmiş şekilde telefon neredeyse hic rağbet görmedi. Ya da Bugün Nokia 3310 bi çoğumuzun ilk göz bebeği piyasaya tekrardan sürsen kaç kişi alır.
Ben alırım diyen yanlış anlamasın da nah alirsin. Alsan iki üç gün sonra kenara koyar unutur gidersin.
Artik cep telefonunu bile demiyoruz cunku cepe zaten sığmıyor. 5-10 sene oncesine kadar akilli telefon denirdi o bile denmiyor bildigin telefon iste. Yukarıda başka bir yazar arkadaş da değinmiş o eski arabalari eski kasalari tekrardan uretsen muhteşem olur diye. Mazda 3.23 farları açılıp kapanan büyünce ben bundan alcam derdim hep. Önüne bide lazer gidip gelen şöyle al sana kitt kara simsek. Şimdi görsem dönüp bakmam bile herhalde... ama yok ya bakarım söyle iki elimi cama koyup kaç yapiyo diye.
Malasef bize hoş, bize cazip gelen o ürünler arkamızdan gelen neslin yada nesillerin ilgisini çekmiyor kabul etsek te etmesekte zaman akıp gidiyor ya ayak uydurursun yada sadece seyirci kalırsın.
bu performansa bakın. videonun 2.5. dakikasından itibaren Mission Impossible için cover yapan ya beyin kanaması ya da kalp krizi geçirecek bir kan basıncına ulaşıyor.
şu an hangi baterist var diye merak ediyorum, bizim 20-30 sene önce ki sevdiğimiz gruplarda bir enstrüman çalan grup üyeleri seviyesinde?
yukarıda ki performansa bakarak şu an olan popüler hangi grubun bir üyesi çıkıp bir canlı konserde bu performansı 1.5-2 saat gösterebilecek?
şimdi yazılımlar-programlar ile bilgisaray ortamında (yapay zekanın da katkılarıyla) aylarca sürecek deneme yanılma, deney ve değerlendirmelerle duyguları en mükemmel şekilde ifade eden notaları ortaya çıkaran müzik eserleri artık bir kaç gün içinde ortaya çıkıyor.
artık bas gitarın veya bateristin tellere zillere dokunması-vurması ile ortaya çıkan sesin şiddetini duygular ruh hali değil de yazılımlar programlar ayarlıyor. vokalistin ses tonunu sesin kalitesini, cümlenin vurgusunu, kısa uzunluğunu sertliğini yumuşaklığını yazılımlar programlar ayarlıyor. karga gak dediğinde bülbül sesi duyuyoruz, bas gitarın tırnağı parmağı tesadüfen tele değse veya bateristin bageti (elinde ki sopa-değnek-çubuk) tesadüfen zillerden birine (örn: splash ya da raw vb) değse vuruşta ki şiddet müziğin ahengi içinde en mükemmel şiddette vurulmuş gibi ses alıyoruz.
benim gibi eşeği sahneye çıkarın anırtın, benim gibi gitarı tutmayı bilmeyenin eline gitar verin, bateri başına oturtun vb enstrümanları kullanan bir grubu arkaya koyun, beni sahnede anırtın sizlere en mükemmel kuş cıvıltıları en ahenkli uyum müzik sizin kulaklarınıza bilgisaray, yazılım programları sayesinde size eşsiz güzellikte bir ses olarak gelir.
teknoloji insanlarda yaratıcılığı yok ediyor. insanlar banallaşıyor ve basitleşiyor. sayfalarca yazılacak bir duyguyu bir emoji ile anlatan insan neler kaybettiğini ve bir makine gibi ruhsuzlaştığını görmüyor.
bundan dolayı neler kaybettiğimizin farkında olmadığımız neye yol açıyor biliyor musunuz?
örn: israil-filistin, rusya-ukrayna vb savaşlar akla gelirse ve bizim gençliğimiz yetişkinliğimizde savaşlara yıkımlara diktalara karşı sanat camiasından verilen tepkiler akla gelirse...
şimdi artık savaşlarda yıkımda ölümlerde diktalarda tüm insanlık bir tarafı tutmak zorunda ve artık savaşlarda ölümlerde diktalarda masum taraf kalmadı.
insanlar bir insanın öldüğü için değil de ölenin kendisinden olduğu için tepki duyuyor ve buna da kusacağım geliyor.
bu ölümlere karşı neden insanlık taraftar oluyor da tepki gösterin diye bizleri suçluyor?
oysa kendilerine sormalılar ve "şiddet sessizliğe neden oluyorsa bi hata yapmışız demeliler" düşünmeliler (he cranberries - zombie) hatalarını görmeliler.
günümüzde kılıçla yaşayanlar kılıçla ölüyor ve kimse masum değil.
eski şeylerin eski kalıp restore edilmemesi taraftarıyım.
abandoned ve urbeks videoları izlerken orgazm olurum.
türk urbekslerinden nefret ederim.bir iki tane yabancı kanal takip ediyorum.
tavsiye ederim.
teknoloji öyle hızlı ilerliyor ki...
biz makinelere akıl ve zeka veriyoruz. bu hızda ne makineleri ne kendimizi kontrol edemiyoruz. makinelere verdiğimiz akıl zeka ile insan doğasında ki kolaylığı seçiyor ve akıl zeka işlerliğini makineye devredip sonuçlara seviniyoruz.
bunun yansıması olarak aklı zekayı kullanan insanlar toplumda yok denecek seviyeye geliyor. sadece makinelere aklı ve zekayı verip onların muhakeme yeteneğine güvenen insanlar toplumu yönlendiriyor. makineye aklı ve ekayı veren insanlar dışında kalanlar aklı ve zekayı kullanmayı bırakıyor. sadece başkalarınca oluşmuş normlara kendilerine teslim ediyor, düşünme becerilerini kaybediyor. akıl ve zekanın en büyük eseri makine alet yapmak olmadığını unutuyoruz.
ahlak ve etik değerlerle, insan olma erdemi akıl ve zekanın en büyük eseri. aynı şekilde ölüm yıkım savaş ve domuz gibi doyma hissi olmadan tüketme için gerekli olan şeylerin elde edilmesi de akıl zekanın işi.
eski şeyleri asla üretemeyiz. bugün cappela pontificia olarak kullanılan sistina şapeli tavanını en mükemmel ressamlar ve sunway taihulight süper bilgisayarıyla-ultimaker tarafından yapılmış 3 boyutlu yazıcıyla yapın, michelangelo tarafından sistina şapeli tavanına yapılan dokuz pano gibi olacak mı?
ressamın ruh halini yansıtan fırça ve renk ahenkini derinliğini yansıtabilecek mi?
200 sene önce giovanni strazza tarafından yapılan the veiled virgin... bu mermer eserin bir insan elinden çıktığını bilmek veya bir 3 boyutlu yazıcıdan çıktığını bilmek... hangisi daha değerlidir?
eski şeyleri yapmadan önce bir giovanni strazza veya bir michelangelo yetiştirmeliyiz.
eski şeyleri istesek de yapamayız, makineleşme teknoloji bizim yaratıcılığımızı ruhumuzu yok etti.