eski türk filmi derken 80'lerin ahlaka mugyır furyası akla gelmesin; 4 yapraklı yonca tabir edilen türkan şoray, hülya koçyiğit, fatma girik, filiz akın furyasından etkilenmek aşkı o tandansı baz alarak yaşamaya çalışmaktır.
boş zamanlarda özellikle pazar günleri yapılacak bir şey yokken bez bebek'ten arta kalan zamanda fox tivi'nin lütfen yayınladığı eski türk filmlerine her hafta denk gelmek, defalarca zaplamak fakat sonunda yapacak daha iyi bişey bulamayarak büyüsüne kapılmak binlerce kez izlenen filmleri tekrar izlemektir.
esas kız fingirdek mi fingirdek, düzgün istanbul türkçesi ve türlü 3 kağıtla esas oğlanı tavlar ardından uzun süre sanki göynü yokmuş gibi peşinden koşturur, artık ağaçların etrafında kaçışmalar mı dersin, uludağ'da kayak yaparken kaybolmalar mı dersin, fakir yuvada zengin koca hayali kurup prenses taklitleri mi dersin akıl almaz entrikalarla koca 3 nesli kavrayan kadın yaklaşımlarının temelini oluşturur bu filmler. esinlenen kızlar şimdi mutlu mudur "no". ulan bu kadar yalan dolan şimdinin cevval atakan anadolu delikanlısı yutar mı, adama 80'lerin disko müdavimi gençleri gibi yaklaşıp entrikanın kralını çekip panik atağı ıssız adam diye kakalarlar mazallah. haa yok mu hala naif düzgünü bu adamların; evet var.. **
özellikle bu türkan şoray, ediz hun, kartal tibet ve hülya koçyiğit zamanlarındaki filmlerde ilk görüşte aşk vardı, sonrasında da evlilik hemen bir balayı filan..
tabi bizim milleti de biliyorsunuz ne görse hemen uygular, herkes 2 aydır tanıdığı adamla/kadınla evlenmeye başladı. e sonra ne oldu peki? şiddetli geçimsizlikler, boşanmalar, hamile haliyle babasının evine dönmeler, ya anasız ya da babasız büyümek zorunda kalan çocuklar..
bizim eski filmlerimiz toz pembeymiş meğerse, kandırmışlar bizi. hakaten ancak filmlerde olurmuş öyle çok süper evlilikler, sonsuza kadar mutlu bir hayat filan.
bu yüzden iyi ki de yaşamamışım o yıllarda. mazallah şimdi 40 yaşında, tek başına, çalışmak zorunda, çocuklarına bakmak zorunda olan bir anne olabilrdim.. çok şükür yarebbim, buna da şükür.!
kesinlikle zararlı bir davranıştır. formata ve affınıza sığınarak kendimden örnek verebilirim. yıllar yılı turist ömer'den etkilendik de ne oldu. berduşluğa özendik, o kaldırım senin bu kaldırım benim gezdik. sonuç? gecenin bu saati pc başında avun dur.
izlenilen filme ve izleme saatine göre değişiklik gösteren etkilenmedir. gece saatlerinde misal, (bkz: uçurtmayı vurmasınlar) izlerseniz hem güler hem ağlarsınız, (bkz: anayurt oteli)'ni izlerseniz uyur kalırsınız. nihayetinde etkilenirsiniz. yazar burada doğruları dile getirmiş.
filmlerin çekildiği zamanlarda da aşkın o filmlerde anlatıldığı gibi olmadığını düşünmek istememekten kaynaklanan bir hatadır. iki günde aşık olduğu kadını, en ufak bir yanlış anlamada kadına hiç söz hakkı vermeden terkedip giden adamlarla doluydu o filmler. en azından bu yönünden etkilenmiş az insan var diye umuyorum. bütün bu gerçekler filmleri yine büyük bir hasret ve ilgiyle izlememizi değiştirmiyor tabi.
böyle birşey olsa gerek seneler geçmesine rağmen üzerinden hala tadını kaybetmemiş aksine şarap misali üzerine katmış ve yeri doldurulamamış repliklere sahnelere sahip şeylerdi onlar.
--spoiler--
"hadi, bunu da tamir et şimdi!! eskisi gibi kırıksız çiziksiz bir vazo olur mu söyle ha olur mu?? beni de böyle kırdın işte, ama kırıklarını pahalı bir halıya değil, çamurun içine attın!!!" (türk filmleri sahnelerinden- zeynep değirmencioğlu - kız rolünde, metin serezli - zalim baba rolünde)
--spoiler-- ***
bak beyim sana iki çift lafım var: koskoca adamsın, paran var, pulun var, her şeyin var, binlerce kişi çalışıyor emrinde.
yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca çoluğu çocuğu, karda kışta, sokakta aç bırakmak?
ama nasıl yakışmasın?! sen değil misin kendi öz kızına bile acımayan? ona bi' damlacık saadeti çok gören? ..
anlamıyor musun beyim; bu çocuklar birbirini seviyor?
ama ben boşuna konuşuyorum..
sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.
sen! büyük patron! milyarder! "fabrikalar sahibi saim bey"
sen mi büyüksün?!
hayır! ben büyüğüm. ben yaşar usta. sen ben,m yanımda bir hiçsin anlıyor musun bir hiç?!
gözümde bir pul kadar değerin yok. ama şunu iyi bil; ne oğluma, ne gelinime, hiçbir şey yapamayacaksın.
yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın! mağlup edemeyeceksin bizi.
çünkü; biz biribirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?!
dokunma artık aileme. dokunma çocuklarıma, dokunma gelinime, dokunma oğluma.
eğer onların kılına zarar gelirse ben; ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben; yaşar usta; hiç düşünmeden çeker vururum seni!
anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile...
ergenlik işte...
tarık akan boylu,kadir inanır gibi seven,sahiplenen,vazgeçmeyen, kartal tibet kadar hassas bir eşiniz *olmasını istemenize sebep olan durumdur.*