eski türk filmlerindeki tuhaf yanlış anlamalar

entry1 galeri0
    ?.
  1. +hayır ferit, sandığın gibi değil.
    -susss yalanlarınla daha fazla aldatamazsın beni.

    bu cümleleri hepimiz duymuşuzdur. dünün yenisi bugünün eskisi, hatta senaryolarında geçen ‘’biz ayrı dünyaların insanıyız.’’ ya da ‘’ağlamıyorum gözüme soğan kaçtı.’’ gibi bazı cümlelerin deyim haline geldiği eski türk filmleri. seyrederken onlarla da onlarsızda olamadığımız oyuncuları ve rolleri vardır. ilk beş dakika içinde sonunu kestirebildiğimiz filmlerdir. sanki bir yerde, içimizde unutulmaya yüz tutmuş hissiyatımızı hatırlama ihtiyacımızdır. senaryoları genelde zengin kız, fakir delikanlı ya da tam tersi şeklindedir. ve en can alıcı özelliği, filmin ilk on dakikasından sonra oyuncuların birbirini hat safhada yanlış anlamaları ve filmin sonuna kadar acayip derecede acı çekmeleridir. izlerken ‘’hasssiktir nalan adama durumu açıklasana beyinsiz karı, adama sarılmışsın hala kim olduğunu söylemiyorsun beyninin sol lobuna soktuğum.’’ diye söylenirsiniz. şöyle örnekleyecek olursak;

    esas oğlan yani ferit, eve gelir ve sevdiği kadını başkasına sarılırken görür. halbuki o sarmaş dolaş manzaranın sarmaşı, sevdiği kadının yani nalan’ın dayısının oğludur. ama gel de ikna et. ferit terler içinde kalmış suratında öfke saçan gözleriyle, yumruğunu ısırarak ‘’nahpeeee defollll’’ demiştir bir kere. gerçi nispeten haklıdır da. öylede sarılınmazki amına koyim. sarılmanın sonu yatağa varacak sanırsınız. biz şimdi o yabancı adamın dayıoğlu olduğunu biliyoruz. sahne ne kadar gerçekçi olursa olsun yutmayız ama ferit durumu bilmiyor ki. bizi sahnenin gerçekliğine ikna etmek için sen tut abartılı çek, git ferit’i ikna et. gerçi benimkide laf işte. ferit nalan’a herhalde inanmayacak. olayı doğru anlarsa nalan nasıl pavyona düşecek, ferit nasıl alkol bağımlısı olup loş masalarda kahrolacak? kör olduğunda, sevdiği kız yanına bakıcı olarak gelince ‘’kim var orda’’ dediğinde, nalan da nasıl ‘’benim efendim. bakıcınız filiz’’ diyecek? ferit’in annesi nalanı horlayıp saçlarını bahçıvan makasıyla keserek şebeğe çevirip sokağa atınca, tutup trilyonda bir ihtimalle trilyoner hulusi kentmen’in yanına nasıl yerleşecek? sonrada adamın mirasına konup, beş dakikada şirketler zinciri kurup, ferit’in tüm hisselerini alıp, kendisini götü başı açıkta bırakıp, yalvartmak için ofisine çağırıp, makam koltuğunda o dev şapkasıyla dönüp ‘’evet ben. bir zamanlar kapınızdan kovduğunuz fakir ama onurlu kız…’’ diyemez ki o zaman. yani nalan ne derse desin ferit burnunun dikine gidip yanlış anlamalı ki tüm bunlar olabilsin. düşünsenize yanlış anlamayıpta aralarında şöyle bir diyalog geçtiğini;

    + hiii nayırrr nayırrrrr, nahpeeeee.
    -hayır ferit, sandığın gibi değilll. o dayımın oğlu namık, yani kuzenim. paristen henüz döndü. bizi ziyarete gelmiş.
    +haa öölemiii? sarılın sarılın. ben de az kalsın yanlış anlayacaktım ve filmin sonuna kadar sürüm sürüm sürünecektin kız nalan. huhhh, ucuz atlattık. neyse, hoş geldin namık. nasılsın? yemeğe kalmaz mısın?

    son. erler film sundu…

    böyle bir şey olurdu. türk filmi işte gene de yoklukta gidiyor lan.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük