eskiden giyilen tişörtün, anne vb. insan tarafından, toz almak için kullanılan bir araca çevrildiğini görmek.
hacım tuvalete doğru gidiyorum. çok fena sıkışmışım. annem yolu kapamış. geçemiyorum. neyse, dedim; 'anne çekilir misin?' falan. 'tamam yavrum.' dedi ve çekildi. tuvalete girmek için sağa doğru bir kavis yaptım. yapar yapmaz yerde bir imge belirdi. ama böyle bir şey olmaz. ıslak tişört, kap kara bir görünüm almış yerde yaygın bir şekilde duruyor. biraz eğildim, baktım. işte o anda, resimdeki bütün saatler eridi. zaman durdu. ahanda benim aylar önce giydiğim tişört. o tişörtle, onca anılarım oldu, onca yer dolaştım, onca pisliğin içine girdim-ki en son okulda giymiştim-, ona, onca bira dökmüştüm... içim acıdı.
mahsun kırmızıgül, bıraksın dağlardaki insanları, huzur evlerini, arka sokaklarda yaşayan doğuluları. gelsin bunun filmini çeksin. o duyguyu kamera yardımıyla insanlara aktarsın. günler önce giydiğiniz şey, orda kap kara vaziyette, yerde duruyor. kaç kıza, bak benim ne güzel tişötrüm var diye göstermeye çalıştınız halbuki. ama simsiyah yerde yatıyor. eski sevgilini, yeni, piç, bir lavukla görsen hüzünlenmezsin o kadar. yeminle.
tuttum. banyoya doğru farklı duygularla ilerledim. evet evimiz riçi riçin evinin bir kopyası olduğu için git git bitmiyordu. yaklaşık 100m. sonra banyoya ulaştım. içinde su olan pembe bi kabın(belliydi bunun yeri olduğu) içine bıraktım. koşarak çıktım evden. bir 200m.de bahçeden çıktım. köşedeki lokale gittim. bir bira söyledim. tam içerken, tam tutamadım biraz üstüme döküldü. 'bir gün seni de öyle yapacak' dedim tişörtüme. ona da bir bira söyledim. sarhoş oldu ibne.
bin hevesle alınıp bir kere anca giyilen tişörtün anne kişilik tarafından toz bezine dönüştüğünü gören kişinin nedense o anda o tişörte olan senvgisi artar. ama ben onu giyecektim demeye başlanılır.
tişörtünüze neden olduğunu bilemediğiniz bir sadakatle bağlısınızdır, eskidiği halde atmaya kıyamıyorsunuzdur ama bir gün bir de bakarsınız anne o canım tişörtle cam silmektedir... üzücüdür...
(bkz: sinir eden anne davranışları)
haberiniz olmadan komşunuzun amcasının oğluna anneniz tarafından armağan edilen eski spor ayakkabınızı sokakta komşunun oğlunun ayağında gördüğünüzde hissedilen hayal kırıklığının tıpatıp aynısıdır.*
annemin "paçaları çok uzun dolapta fuzuli kalabalık pislik boşuna yer kaplıyor" mantığıyla pantolonlarımın paçalarını kesip adeta bir modalist edasında bermuda pantolon haline getirmesi ve vakit kaybetmeden aradan çıksın diye, kumaşı yer silmeye müsait bir t-shirt ümü hızlıca pantolondan aldığı parçalarla birlikte tüğmesi durumu.
sadece maddeci insanları kötü yönde etkileyecek bir şey değil. tişört mişört seviyosun işte. bir zamanlar giymeye bayıldığın, giymek istediğinde makinede gördüğün, bu yüzden de off ben ne giycem şimdi dediğin şey o.
onun yerlere düşmüş, artık üstüne giyemecek olduğu halini görmek; o tişört için ne kadar kötüyse, seveni için de kötü. tişörtlerin duyguları yok ama içindekilerin oluyor. ve maalesef, artık, pislenmiş o şeyi ne üzerine sevip de giyesin geliyor ne de onun üstünde duracak hali. bazen temizlesen de izler kalıyor, bazen onun toz bezi olduğu kafana vurula vurula gösteriliyor, bazen de kendine yakıştıramıyorsun zaten onu.
ama sevginin yok edemeyeceği bir şey de tanımıyorum.
platonik sevdicekle dışarda gezip tozulan bir gün üzerinizde olan tişörtü 2 yıl sonra masanın üzerinde toz bezi olarak görme durumundan daha sevimli bir eylemdir.
- aaa zeynep tişörtün banyoda yerde geziyor.
kirli sepetinden düşmüştür necla.
- ama leş gibi kapkara ve ıslak. ne biçim arkadaşsın geçen gün istedim, giymeme izin vermedin.
- ..........