çok partili siyasi yaşamla birlikte partilerin birbiriyle kıyasıya rekabete girmelerinin sonuçlarıdır. önceden tv reklamları yoktu. yanlış bilmiyorsam tv'de parti reklamı işini ilk olarak cem uzan başlatmıştı. zaten daha eskilerde televizyon da yoktu. seçim otobüsü de 1950-60lı yıllarda yoktu. olanlar da öyle hoparlörle falan donatılmış değildi. şimdi seçim tırları bile var. öyle miting alanlarında da genel başkan çıkıyor elinde mikrofon ortalığı cosşturuyor sanmayın. mesela geniş bir alana ( eski yılları düşünürsek şehirlerde geniş alan bulma sıkıntısı pek yok) sandalye üstüne çıkıyor ve konuşmanızı yapıyorsunuz. 15-20 metre ötede bir sandalye daha. orada da başka bir eleman sizin konuştuklarınızı tekrar ediyor bağıra bağıra. böyle böyle miting yapmaya çalışıyorsunuz. 50li yıllarda falan da böyleydi.
yukarıda anlattığımız imkansızlıklar var olunca en önemli propaganda aracı olarak seçim afişleri piyasaya çıkıyor. kimisi gazetelerde yayınlanıyor kimisi halkın görebileceği yerlere asılıyor. bu seçim afişlerini de görünce bizdeki propaganda eksikliğini biraz daha iyi anlayabiliriz. alternatif propaganda araçları- özellikle sanata dayalı olanlar, heykeller, resim tabloları vs- pek gelişme göstermemiştir bizde. mesela avrupa, bu açıdan bizden çok daha ileridedir. bunun nedenini 2. dünya savaşında bulunmamıza bağlayabiliriz. ikinci dünya savaşı sırasında özellikle hitler ve kendisinin propaganda bakanı bu alanda çığır açmıştır. heykeller, posterler, devasa alanlarda görkemli ve ip gibi dizilmiş nazilerle gösteriler, mimari vs. level atlamıştır bu yıllarda. çünkü savaştaki en önemli bakanlıklardan birisi de propaganda bakanlığı olarak görülmüştür. radikal rejimlere sahip olan italya ve sovyetlerde de aynı şekilde mimari, heykel ve propagandaya önem verilmiştir. çünkü radikal rejimler insanı sıkar. insanları kontrol etmek daha zordur ve baskıya zulüme dayanan bir kontrol mekanizması vardır. bu baskıya rağmen kitlelerin devlete/hükümete/lidere bağlılığının sürdürülebilirliği için mimari ve heykelcilik başta olmak üzere propagandanın allahını sansürü tillahını görürüz. çünkü sembol haline gelen şeyler önemlidir. mesela japon imporatoru hirohito ikinci dünya savaşından sonra yargılanmak istenmiş ama hem ordunun sert tepkisi hem de halkın ölümüne bağlılığı nedeniyle ne yargılanması ne de idamı gerçekleşmemiş ve sonucunda 1989'a kadar japon imparatorluğuna devam etmiştir. tarihçiler ve edebiyatçılar bunu anlatırken ve nedenlerini incelerken, imparatorun bir nevi tanrı-kral gibi görülmesinden bahsettikten sonra; tüm kurumlar ve kişiler yargılanırken japon imparatoru sarayının önünde bekleyen muhafızlarıyla dokunulmazlığın ve ileride gelecek yeniden yükselişin simgesi gibi duruyordu diye bahsederler. işte heykeller propagandanın önem kazandığı böyle zamanlarda gelişirler. bizde ise uzun yıllar osmanlının islamiyet anlayışından gelen olumsuz bakışlardan dolayı ve cumhuriyet sonrasında da ikinci dünya savaşına katılmamışlığın etkisinden dolayı batıdaki örnekleri kadar gelişim göstermemiştir.
eski seçim afişlerini incelerken, siyasi zihniyetin yerinde saydığını görebiliriz.