üç harf, birbirine eklenince cümlelerle çok şey anlatır. dayanabilmesi, idare edebilmesi, özellikle de anlatabilmesi çok "zor" bir durumdur. zira hala içinizde en ufağından dahi olsa farklı bir üç harfli kırıntısı kaldıysa.
ve tabi hızlı genç arkadaşlarımızı tenzih ediyorum bu durumdan, eski sevgiliyle yatakta olmak bazen o kadar da zor değildir.
entry min henüz başında anlatması zor bir durumdur dedim. ben yazıyorum, anlatıyorum, okuyun ulan ayılar.
iki ev arkadaşım var benim. biri köküm mühendisliği, diğeri de köküm dili ve edebiyatı okuyor.
köküm dili okuyan dertli, ama ne dert. ya ben ya diğeri buna, "abi hiç boşuna yaşadığımızı düşündün mü ?"
demişiz, adam dert yapmış kendine dolaptaki vodkanın bittiğini de görünce kapmış 2lt rakı geldi eve.
hikayeyi, o günü dışarıdan biliyoruz tabi, fakat adam anlatınca anladık biz de tam olarak.
bi' kadın sevdi bu bir seneye yakın birlikte oldu. iki ay farklı şehirlerde kaldılar iş güç dolayısıyla, döndüğü gün kız ayrıldı bundan.
dışardan görünen, bize söylediği buydu. ama farklı bi' olay olduğunu sonradan anladık, her neyse.
rakılar mezeler gırla evde. ben tarator diyorum sen haydari anla. hafiften de koymuş adam arkaya müziği.
yeşil ördek gibi daldım göllere çalıyo ama öyle bakıyo ki adamın yeşil gözleri dolu dolu, anlatırken hikayeyi,
sanarsın kendisi yeşil ördek. "o gün" dedi başlattı anlatmaya bizim ördek.
kız ilk başta bize sadece ders çalışmaya gelecekti, bizimki biraz heyecanlı olsa da ikisi de samimiydi bu konuda.
yanlış anlamayın adamın aklında sevişmek de yok, barışır mıyız ümidi ezmiş heirifi.
kız gelmeden önce, gelince yemek de yapalım birlikte demiş, seninle ders çalışırken seni hırpalamayı özledim demiş.
bizimkini sarmış tabi bi' heyecan. evin içinde dört dönüyo o gün. dün gibi gözümün önünde.
kız vejeteryan, bi' yığın sebzeden mükkemmel bir yemek yaptı hatta adam. heyecanlı dedim ya, patlıcanlarla konuşuyordu herif.
yağ sıçrıyor, "lan sus , bana sesini yükseltme" gibi cümleler kuruyo yağa.
bi' ara odayı toplamaya girmişti, toplarken de müzik açmış. youtube' da rastgele bir playlist.
biz bi' ara üst kata çıkıp bunu yalnız bırakmışız, büyük hata.
bi' sigara yakmış bu, yanına da kahve, dalmış uzaklara, içini kemirip bitiren düşüncelerle, lodosda kalmış küçük balıkçı teknesi gibi
boğuşmuş. gözlerini kapatmış.
-7 aydır burdayım ben, 7 aydır nerdeydin be kadın ? özledim seni, hani sigarayı yakarsın ufak bi' işin çıkar,
küllüğe bırakırsın, o erir gider orda. öyle eridim bittim ben burda. annemi babamı da sevdim ben,
başka bi' kadın da sevdim, ama bunun tarifi yok. 7 aydır şu kapıdan şöyle gir diye ömrümü verirdim ben.
yok ağlama şimdi yok, bende akıtcak yaş kalmadı ağlayamayız karşılıklı. şimdi ben söylüycem sen dinliycen.
her yaz gecesi buraya döndüğümün hayalini kurdum ben, senin omzumda uyuduğunu.
kendimle, sebzelerle konuşmayı öğrendim kadın, sen nerdeydin ? anladım senin de derdin vardı,
anlarım senin de canın yandı, ama benim yürek mercimek çorbasındaki patates.
derken adamın sigara bitmeden daha kapı çalmış, gelmiş hatun abla. biz de sesi duyup inmiştik tabi.
10 15 dakika muhabbet ettik sonra kitaplardan birinin eksik olduğunu farkedip kalkıp alışveriş merkezine gitti bunlar arabayla.
meğer kitabın eksik olduğu falan yokmuş, adam 2 haftadır düşündüğü doğum günü hediyesini kıza almak için götürmüş kızı,
çaktırmadan kendine seçtirtmek istemiş hediyeyi. her neyse bunlar döndüler yemek yendi az muhabbet edildi.
herkes odalara çekildi.
bunlar odaya girerken ufak bi' müzik sesi bi' yerlerden, dedim ya adam playlist açmış diye.
girmişler içeri en sevdikleri, birlikte dinledikleri şarkı çalıyo içerde. deyus heyecandan patlamış o şarkıyı duyunca.
her dinlediğinde o şarkıyı bi' yaşı gidermiş ömründen öyle dedi. ondan açmazmış o şarkıyı zırt pırt, dinlemezmiş.
bunlar bütün gece ders çalışmış aynı yatakta. kız nezleymiş zaten, ağırlık çökmüş. dersi bırakıp ufak sen, ben,
biz muhabbetine girmişler. ama suratını görsen adamın bunları anlatırken, değerli, ederi olan parçaları alınan,
yıkılmayı bekleyen eski bina. yarım saat dertleştikten sonra kız gitmiş evine, bizimki kalmış yine o yatakta tek başına.
7 aylık yalnızlık mabedi, bütün gün süren "ulan !" serüvenine mezar olmuş.
son dublede ağzından dökülenler çok garip hissettirdi, önce "sen" dedi durdu, sonra "ben" dedi,
- ben bu şehirden s.ktir olup gidicem, 2 sene geçecek ve bitecek. ama bi' parçamı tam burda, odamdaki
yatakta bırakıcam.
aslında o gün, bugün ve ben köküm dili ve edebiyatı sınavlarıma çalışmayı değil,
o kadın hakkında yaşadığım hikayeleri anlatmayı tercih ediyorum, azad etmek böyle bi' şey değil.