Dudakların çaresiz arıyor eski tadımı,
kelimelerin eski tadını,
bıraktığımızda eski oyunları,
eski bir oyunda kaldık ayrı ayrı,
kendimizi ele verdik,
ellerin ezbere sevişiyordu,
ellerim tenini arıyordu.
uzak iklimlerin rüzgarları getiriyordu kokunu,
bilmediğim şarkılarda ismini duyuyordum hesapsız,
görmediğin ne varsa bakmak istiyordun,
tekrar görebilmek için yüzümü,
incitmeden dokunduğum saçlarından,
dökülen saçlarını saklıyordum sonsuza,
göz yaşlarımı usulca siliyordun ince parmaklarınla,
görsem diye çürüttüğüm günlerden arta kalan,
zavallı bir çaresizlik sardı bedenimi,
aklındayım, biliyorum seviyorsun kimseyi sevmediğin gibi,
aklımdasın seviyorum kimsenin sevmediği,
sevemeyeceği gibi.
Ne yapsak boş işte,
gidiyorsun,
en güzel hediyeydin, Tanrı’mdan
en güzel hediyen seni seviyorum,
en güzel hediyem, ölümüm...
el ele tutuşup elin terlemesinden şikayet etmemeyi özlemektir,
birlikte yenen ayak üstü ekmek arasının tadını özlemektir,
onsuz yolda yürümekten utanmaktır,
Aşkım Aşkım ( Mey House Mix ) şarkısını defalarca dinlemektir,
yani göz yaşıdır,
böyle silinecek entryler girmektir.
yüzüne maskeni takıp,güzel kıyafetlerini giyip,etraftaki herşeye konsantre olmaya çalışırsın ancak gece eve dönüp de maskeni gösterebileceğin kimse kalmadığında etrafında,kendini çırılçıplak kalmış gibi hisseder ve onu hala özlediğini anlarsın ama yarınki gün için uyumaya çalışırsın,sonrada bu duruma zamanla alışırsın.
içinizde müthiş bir acıya sebebiyet veren hadise..hayatınızıadadıgınız insan artık yok,artık sizin degildir.gece göz yaslarınızla ıslattıgınız yastıgınızda uyumaya calısırken kapı açılır bir bakarsınız onun hayali.size dogru gelir öper sizi,korkma der ben burdayım göz yaslarınızı siler hadi uyumaya calış bak ben yanında olcam der ve sarılır size.yani siz böyle istersiniz ve onun hayali ile uyursunuz.sabah oldugunda ürperirsiniz ve onun yoklugu tekrar sizin nefes almanızı zorlaştırır..her zaman oldugu gibi o bitmeyen ses içinizde haykırmaya devam eder..
ne olur geri dön...
insanın doğasında var olan,ulaşılması güç şeye sahip olma isteğinden ötürü ortaya çıkan durumdur.özlemek ya da özlememek mevzu bahis değildir çünkü bitmiş bir ilişkide zaten problem vardır ki bitmiştir.özlem hissetmek akılda dolaşan keşkelerden ibarettir.*
"Hafıza kum gibidir" lafının doğruluğunu kanıtlayan olaydır ziya onunla yaşadığınız anılar taze olduğu için onları hatırlar ve özlersiniz ya da özlediğinizi sanarsınız zamanla bu duygu gider.. Yeni birini buluncada artık pek hatırlanmaz*..
eğer onunla görüşen yakın arkadaşlarınızdan biri varsa rahatca ben de geliyorum diyemeyip artık o grupta olmadığınızı anladığınız anda hissettiğiniz durum
>Düşlerin gerçeğe, gerçeklerinse düşe dönüştüğü bir
>yaşam özlüyorum. Yaşamaktan
>bunalmıyorum, bunalımı yaşayıp, bunu kendime ait bir
>yaşam biçimine
>dönüştürüyorum.
>
>Sanırım bütün sorunum özlemekle ilgili. Keşke
>"yaşlanmaya başladım, o yüzden
>geçmişi özlüyorum" diyebilseydim. Zerre kadar
>özlemiyorum geçmişi. Geçmişe dair
>ne varsa silindi hafızamdan. Ben geleceği özlüyorum.
>Belki de hiç
>yaşayamayacağım geleceğime dair özlemlerim. Asıl
>sorunda burdan başlıyor zaten.
>Geleceğin olmayacağını biliyorum. Olmayanı, olma
>ihtimali bulunmayanı özlüyorum.
>işte bu özlem koyuyor insana...
>
>Beni koyup gitme
>Ne olursun
>Durduğun yerde dur..
>Kendini martılarla bir tutma
>Senin kanatların yok
>Düşersin, yorulursun
>Beni koyup gitme
>Ne olursun...
>
>Duvarda gölgeler ve o görüntülerle çarpışmak yoruyor.
>insanlar gerçek değil
>artık, mekanlar gerçek değil. Belki de o yüzden
>sevmiyorum ana caddeleri,
>ışıltılı alışveriş merkezlerini, konforlu mini sinama
>salonlarını. Flimlerin
>değeri düşüyor oralarda, filmler hırpalanyor. Ruhumuz
>bütün "sakıncalı" kareleri
>sansürlüyor, makaslıyor, yalnızlaştırıyor. Sansürlü,
>makaslı, yalnız bir yaşam
>bu benim yaşadığım ve yalnızım işte yine...
>
>Şaşırmıyorum aslında, böyle olacağını çok öncesinden
>biliyordum. "Boş durmadım,
>savaştım. Savaştım ama yenildim. Yenildim ama
>ezilmedim" diye kandırmayacağım
>kendimi. işte itiraf ediyorum; ezile ezile, hırpalana
>hırpalana yenildim.
>Yenildim işte ötesi yok..
>
>Bir deniz kıyısında otur
>Gemiler sensiz gitsin bırak
>Herkes gibi yaşasana sen
>işine gücüne baksana
>Evlenirsin çocuğun olur
>Sonun kötüye varacak
>Beni koyup koyup gitme
>Ne olursun...
>
>işte bu yüzden korkuyorum ana caddelerden. Deniz
>kenarlarını seviyorum, salaş
>meyhaneleri seviyorum. Issız ve bana ait olan yerleri
>seviyorum. Televizyonu
>değil ama o televizyonun altındaki dolapta bulunan
>anılarımı seviyorum. Her
>açtığımda o dolapta bulunan anılarımın anlatacakları
>var bana çünkü. O salaş
>dediğim meyhanenine öyle, kayalara vuran dalgalarında
>ne çok anlatacağı şey var.
>Bunlar dışında herşeyin sadece görüntüsü var oysa.
>
>Elimi tutuyorlar ayağımı
>Yetişemiyorum ardından
>Hevesim olsa param olmuyor
>Param olsa hevesim...
>Yaptıklarini affettim
>Seninle gelemiyeceğim yine de
>Beni koyup koyup gitme
>Ne olursun...
>
>Bunun için yalnızca kendimi korumak için kaçıyorum
>herşeyden. Kaçarak yaşıyorum.
>içime kapanmıyorum, düpedüz içime kapaklanıyorum.
>Böylece korunuyorum hayattan.
>Bedenimse ruhumun zırhı sadece...
(not alıntıdır)
özlemin nefretle kesiştiği ince çizgide başlar herşey.özledim diyip de nefreti yaşamaktır aslında ya da nefret ediorum diyip çok özlemektir.sevgili sevgili olduğundan olmalı o kadar severken bırakıp gittiği için nefret edilmektedir ama atsan atılmaz satsan satılmaz eski sevgilidir ve de kendini bu kadar özletebildiği için nefret sebebidir.
iç sızlatan, göz dolduran eylem. eskilerin birer birer göz önüne getirilmesine, ondan arda kalanların saklandığı yerden çıkarılıp, "aaa bak bana bunu şu tarihte hediye etmişti, bu fotoğrafı şurda çektirmiştik, sonra da sinemaya gitmiştik" gibi sözler sarfedilmesine neden olur. bütün bunlar yapılırken fonda ortak şarkınız çalıyorsa kahreder insanı.
sayfalar dolusu öykü yazıp hepsini yırtıp atmak,onu ve parmağındaki ölümcül halkayı her görüşte kalbine batan keskin kılıcın acısıyla yanmak ve aşkı unutup nefreti yaşamaktır.