imkansıza yakın bir durumdur. acısı belki bir süre sonra hafiflese veya bazıları için bir gün bitse de, hafızadan silinmesi pek mümkün olmayan durumdur. ama halk arasında kullanıldığı şekliyle acının kabul edilebilir düzeyde hafiflediği anlamına gelir, sancılı bir süreçtir.
aslında seni sevmediğini fark ettiğinde çatır çatır unutuyorsun.
yürümezdi zaten. Belki de bu yüzden bırakabildim. Ne yapsaydım, Kendimden vazgeçip yanında rahat olamadığım birine mi adansaydım?
Yapamadım. Bencillikse bencillik. Düzelmesi mümkün olmayan tuzla buz bir camdı çünkü o. Benim ellerim kanayınca düzelecek olsa amenna. Ama olmayacaktı.
Kendi gururunu düşündü ben onu kırdığım için kahrolurken. Canımı yakma çabasıyla Söyledikleri o kadar küçülttü ki onu. Unutmak için çabalamam bile gerekmedi.
Yapmayın arkadaş. Olmayınca olmuyor. Sen olarak sevilmiyorsan koparın ipleri. Yoksa o ipleri kendi elinizle boynunuza geçiriverirsiniz.
öncelikle çekilen acı dibine kadar yaşanır ki o durumda da yarım kalmış bir şeyler olmasın. gerekirse sabahlara kadar uyunmaz, uyku vakti eski sevgili rüyada görülür, uyanma vakiti yine akla gelir ama inat devreye girer başka şeyler düşünmemeye çalışılır. eğer aksi yapılırsa bilinçaltı otomatik olarak her ayrıntıyı zihinde canlandırmaya başlayacaktır, çünkü bilinçaltı düz mantık çalışır. kısacası birey kendine zaman verip paşa paşa acısını çeker, sonrasında bu durum normalleşmeye başladığı anda farkına varılmadan yanan ateş sönmeye başlar. biraz daha vakit geçince eski sevgiliye ait olan şeyler bir yere kaldırılır ve derken günler geçer, başka umutlara doğru yelken açılır.
imkansız olan eylemdir. kim ne derse desin eğer bir insanı gerçekten sevmişseniz onu ömrünüz boyunca unutamazsınız. her şarkıda, her şiirde bu geçer mutlaka. eş dost "takma kafana ya, unutursun sen de bir gün, zaman her şeyin ilacı. kendini boşuna üzüyorsun." der kesin. ama bu cümleler kişiyi asla tatmin etmez.
ille de onu istersiniz. o'nsuz bir hayatın anlamsız olduğunu, yaşamak için artık küçük bir umut ışığının bile kalmamış olduğunu düşünürsünüz. evet, tam burada kişiliğinizin ne kadar güçlü olduğunun da farkına varırsınız. hani hep derler ya acılar insanı güçlendirir diye, bir yerde doğrudur elbet. ama sadece bir yerde, çünkü hayatta yaşadıklarımız her neyse üzüntüler ve acılar da insanı güçsüz kılar. belki bir hafta, belki birkaç ay, belkide bir kaç yıl; tabii bunu ömür boyu sürdürmek çok daha kötü bir durum olsa gerek.
konuyu dağıtmadan şu unutma mevzusuna geri dönecek olursam, evet ayrılık denilen kavram her zaman var. her insan zaman zaman ayrılıktan nasibini alıyor. ayrılığın getirdiği sonuçlardan birisi de unutmak. yeni ilişkiler , yeni bir hayat düzeni kurmak, yeni alışkanlıklar edinmek, değişen, köhneleşen ne varsa hepsini bir kenara atıp kurtulmak.
çoğu zaman böyledir, sanki bütün bunları yaptıktan sonra kişi sevdiği insanı ve ona ait ne varsa her şeyi unutacağını zanneder. günler geçer, mevsimler geçer, siz değişirsiniz, hayat değişir, yaşadıklarınız değişir; hatta evlenirsiniz çocuğunuz olur, yeni bir işiniz olur...vs.vs daha birçok neden sayabilirim. ama o kişi kalbinizin en derin yerinde üzeri yıllarca örtülmüş bir vaziyette durur. imkanı yok çıkarıp atamasınız.
tabii günümüz sığ ilişkilerinden çok daha öte benim bahsetmek istediğim. hani şu her daim adı geçen güven ve sadakat var ya, işte bu ikisi bir kişiye bağlandığımız vakit içimizde öyle bir yer ediyor ki unutmanın hiçbir yolu olmuyor. biz kendimizi kandırıyoruz. "unuttum bile çoktan, bundan sonra ağlamak üzülmek yok diyoruz." diyorum ya boşuna çabalıyoruz. bu kadar şey söyledim uzun uzadıya ancak yaşar nabi'nin mısraları bu söylediklerimi çok güzel özetliyor. entrymi bu dizelerle bitireyim bari:
nasıl taşta çeliğin izi kalırsa derin
üstüme satır satır öyle nakşoldu yerin
üzülme senden sonra kalbime girenlerin
yalnız senin aksindir orada görecekleri !!
yaşanan sevgililik sürecinin niteliğine,niceliğine ve ayrılık şekline göre gerçekleşme halleri değişen eylem. misal vermek gerekirse; bir buçuk yıllık, huzursuz bir ilişki oturup konuşularak bitirilmişse, üzerinizden kalkan yükle birlikte tüy gibi hafifler ve hemencecik unutuverirsiniz eski sevgiliyi.
adın neydi, sen kimdin, unuttum artık, skimden aşa kasım paşa gibi demet akalın vari şarkıların ana teması. ama gel gör ki 'seni unuttum' cümlesi başlı başına bir paradokstur zaten. 'r'leri söyleyemiyorumdan farkı yoktur.
aslında izahı çok basittir, unutmadığını ve bir türlü unutamadağını haykırmaktır bu tarz çıkışlar. zaytung'daki bir haberden yola çıkarak örnek verecek olursak:
unuttum boyunu posunu = o pota başına yıkılsın da geber inşallah. *