Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan:
'Önemli olan 'zamana bırakmak' değil,
'zamanla bırakmamak'tir..'
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek
''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
şairlerin ve kendilerini şair görmek isteyen kişilerin sayfalar dolduracak sözlerinin üzerinde yer alan başlıktır.kimi zaman şiir yazabilmek içinde eski bir sevgiliye ihtiyaç duyulduğu da araştırmalar sonucu ulaştığım bir gerçektir.şiir yazan biriysen eğer eski sevgiliden iyi ilham perisi yoktur.
ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının...
içimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık...
ne güzel şey hatırlamak seni,
yazamak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
ne güzel şey hatırlamak seni.
sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
sevgilim ol,
benim bir parçamsın sen;
adın eski sevgili,
sensin hayali sevgili,
ilk sen oldun sevgili;
hep sen ol yine sevgili,
sevildiğin kadar sen de sev beni;
sevmesen de sen yine de sev beni,
beni ama beni ama beni,
ama ben hep seni ama seni ama seni;
sevdim be seni, seni, seni...
eski sevgiliye yazılabilecek ya da okunabilecek şiirlerdir.
belki de sadece eski sevgiliyi düşündüren şiirlerdir.
aklıma hemen timur selçuğun seslendirdiği şahane ümit yaşar oğuzcan şiirleri geldi:
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın
ümit yaşar oğuzcan
___________________
Yollarımız burada ayrılıyor
Artık birbirimize iki yabancıyız
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet her şeyi unutmalıyız
Her kaderin tesellisi bulunur, üzülme
insan ne kadar sevse unutabilir
Mevsimler, gelir geçer, yıllar geçer
Sen de unutursun bir Gün gelir
Hiç yaşamamışcasına, hiç sevmemişcesine
Unutursun o günlerimizi, gecelerimizi
O günlerce gecelerce sevişmelerimizi
Her şeyi evet her şeyi unutabilirsin
Hatta bütün yazdıklarımı satır satır
Kalırsa, içinde bir derin sızı kalır
ben yaşadım yaşayacağımı geride kalanlar birer hiç,
sen kendi dalgana bak otur bu kelimelere soğuk bi de su iç,
hayat zor evet ama ne yapasın umut bizim mahalleden bir piç,
hadi şimdi al bunu da gizemli bir yerde iç...
Uyuyordu
Terk ettiği adam ağlarken
Alkol gözlerini doldururken
Kalbini taşırırken
Uyuyordu
Renkli, mutlu, sonsuz rüyalar görüyordu
Kırıp bıraktığı oyuncak
Tığ gibi hayat yumağının içinden geçerken
Gece gibi siyahını yayarken
Ağlarken, içerken, o
Uyuyordu
Nefes, binlerce derece sıcaklıkta girerken bedene
Düşüncelerin kaybolması kadar,
Konuşmak kadar zordu
Uyumak
Uyuyordu
Uyumazken başkaları
Şarkı türkü söylerdik birlikte
insan özlüyor bıraktığını geride
Manasız hüzün gelir içime
Dayanılmaz olur aşık garibe
inanmazsın ama unutamamışım içimde
Sanmıştım senle sürecek bütün ömrüm
insan olan unutamaz hepsini gördüm
Karakterimden emindim kimsede yoktu gözüm
Tuhaf gelir amma tek sana verdim üzüm
iyiydim hoştum galiba seni üzdüm
Rahat ol sevdiğim seni rüyamda gördüm
Gitmekmi zor kalmak mı derler
inanmıyorum buna aşıklar hep severler
Tamam gideceksen bana haber ver
aşkın orta yerini açmışsın medeniyetten uzak
iki terli hayvan gibi ağızlarımız ıslak
yatağımız yorganımız
sensin
ey tanrısal dipsiz kuyu
seni gidi küçük kaygan organ
ben ona sana hayran hayran bakarken
sen beyaz çarşafın üstüne akan
kızlığını seyrediyorsun
bakma gözlerinle öylesine sorgulu
ağzını oynat bana istediğin her şeyi sor
fısıltılarla yaklaşıyorum dudaklarına
nefesin kan kokuyor
senden çok ben kanadım sevgili
haberin yok
yaralarım hiç kurumuyor
yorgunum gücüm tükenmiş
sesim az ellerim çaresiz
sen hiç benim gibi düştünmü
yüreğimde gece bitmemiş
yolumdan yağmurlar
sen hiç hayattayken öldünmü
mutsuzluk biriktirdim
küçük küçük kumbaramda
bak hayallerim bile
başka hayatlardan bozma
karanlık odamda önümde yanlışlarla
pişmanım ne yer nede gök farkında
solumda sağımda kırıp döktüğüm her yanımda
büyüdüm düşlerim küçüldü
sucum yok cezam bitmez
sen hiç kendine hapsoldunmu
cocuktu eskıden ellerim
dokundu değişti sözlerim
sen hiç sabahlardan korktunmu
mutsuzluk biriktirdim
küçük küçük kumbaramda
bak gizlikonak.com hayallerim bile
başka hayatlardan bozma
karanlık odamda önümle yanlışlarla
pişmanım ne yer ne gök farkında
solumda sağımda kırıp döktüğüm yanımda.
Kalsaydın,
Ardına dönseydin son bir defa,
Razıydım.
Eğer,
Eğer kalsaydın.
Kalıp ellerimi bir daha tutsaydın,
Yani,
Yani kalsaydın,
Bir kez daha gözlerime baksaydın,
Razıydım.
Hani dursaydın.
Hani adımlarında bir tereddüt bulsaydım
Razıydım...
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.