bir süredir görü$muyorsunuzdur.. küs değilseniz bile zamanla araya giren serin esintiler ya da uzaklıklar bir süre uzak tutmu$tur sizi.
ilk sevgililer gününü geçirdiğiniz anı, size açtığı $arabı şubat ayının yalancı güne$i altında nasıl sarıldığınızı anımsarken, geceleri ürküten bayku$ misali bir uğursuz söylenti duyulur buralardan ebediyen gittiğine dair...
söylentidir ne de olsa. arada hurafeler çıkar mahmutbey caddesinin eski ahalisi hakkında. uzun süre korka korka telefonlara sarılıp, sonra yolda kar$ıla$tığımız çok olmu$tur ölmemiş canım arkada$lara.
yine aynı kötü $aka düşüncesiyle açarsınız telefonu ailesine. uzun zaman önce kikir kikir konu$tuğunuz karde$ine söylersiniz bu kötü söylentiyi. halbuki o yine ortalıktan kaybolmu$, bir i$ler pe$indedir nasıl olsa değil mi?
elinize yapı$an ahizede donuk bir ses 'nasıl soylenir bu bilmem ki' der...
ahize ele, el kulaga, kulak sessizliğe yapı$ır. yok dü$üncesini kavrayamaz ki beyin?
'yapma allah a$kına' demekle nereye varılır ki düğüm düğüm boğazla. kim yapmı$tır ki halbuki...
size söylemeden, her zamanki muzipliğiyle gitmi$tir i$te. hem de bu kez cok uzaklara. "nasıl olsa bir yerlerde" dü$üncesini aklınızdan geçirmenize izin vermeyecek kadar yoku$ bir yere...
aklınızda kalan birkaç özel cümlesi, gözleri, belki de onu son gördüğünüzdeki tebessümü yapı$ır temelli alnınızdaki deftere. kimse anı olarak kalmamalı dercesine anımsadıkça ya$arsınız aklınızda kalan her dakikanızı...
salladığınız el artık ku$lara bakar ula$abilsin diye..
ve gözleriniz o güzel ı$ıltıyı asla unutmamacasına ilk bulu$tuğunuz yerde onu aramaya devam eder...
not: bu entry en sevgililerden birini, bir zamanın a$kını, sonra en yakın arkada$ını kaybetmenin ne demek olduğunu anlatmaya yetmeyeceğini bile bile yazıldı...
"kurtaramadık" der bir ses. içinde mi etrafta mı hiç bir zaman anlayamayacağın bir yerde mi bilinmez ama bir şeyler yer değiştirir. kalbinin tam ortasına saplanan bıçak bir seferde deşer. buz gibi akar kanın. kararan gözlerinde hayalini görürsün. yine gülümser sana. doğum günüydü bugün dersin. daha da acır için. oturup hüngür hüngür ağlarsın. ayrıldığınızda ağladığından bin beterdir bu...
8 senedir görmüyorum seni. galiba kabullendim artık. olmadığın gerçeği her yerinde yazıyor bu şehrin. unutmadım. belki de bir tek ben unutmadım. rahat uyu. hep bende kaldı seni seven yanım.
kuvvetle muhtemel ölen kişi olacağım mevzudur. eski sevgililerim de kına yakarlar. onlar ölür mü lan hepsi musmutludur şimdi ben ölürüm kesin onlar yaşar 90 ar sene *
nasil boylesine dalga gecilebildigine anlam veremememe sebep olmus olay. cok kotu ayrilinsa bile, yuzu dahi gorulmek istenmese bile, nefret edilse bile olum bu ya, otesi var mi? bir insan bir zamanlar kendisi icin cok sey, kimileri icin her sey olan ama ayrildigi birine nasil "gebersin" gibi bir tabir kullanabilir ki. diyenlere sozum: "sakaysa da hic komik degil, ciddiyse de. eger az da olsa sevdiysen zaten dilin varmaz demeye. ya da sevdigin halde diyebiliyorsan senin kalbini s.keyim. e mi?"
eski yada yeni sevgiliydi.. sevgiliydi ya da değildi.. candı. bir can gitti.
yıllar önce tanışıp sevmiştik birbirimizi ama birisi daha çok sever ya hep diğerini, işte o bendim. o vazgeçendi. ikimizde koldan kola gezdik. ben onu unutmadım hiç, o da benim onu sevdiğimi hiç unutmadı. çok sancılı bir aşktı.. o hiç sevmezken ben çok severken acısız olabilir miydi ki.. ne zaman bir araya geldiysek o terkederdi.. ve yine o önce davrandı terketti. bu kez sadece beni değil tüm dünyayı..
az evvel mezarı başında kuran okuyan ben değilmişim gibi inanamıyorum hala.
benim sarılamadığım boynuna sular sarıldı, benim giremediğim koynuna toprak girdi.
ilk aşkımdı benim, ilk göz ağrım, ilk elini tuttuğum, ilk gözüne baktığım, ilk öpüştüğüm.. çok terkettiyse de beni, hiç kötü anamazdım onu, ne kadar kırsa da beni kızamazdım. iyi ki kırmamışım hiç, iyi ki kızmamışım.
son zamanlarda çok fazla özlüyordum, burnumun direği sızlıyordu özlemden. ama kızar diye arayamıyodum. keşke arasaydım keşke kızacağı kadar kızsaydı da sesini son kez duysaydım.
ama eni sonu ben yıllardır bir şekilde dayandım. ya o anne, baba, kardeş... onların acısı apayrı.
canım yanıyor.
tam 4 yıl oldu, yerin hiç değişmedi bende. sen gittin, ben yara bere içinde kaldım. toparlandım ama öyle bir yaraymış ki bu hala sızlıyor aklıma düştükçe.
senin yerin hep bambaşka, hep en derinde. ne zaman elimi uzatsam tutacağımı bildiğim günler artık hayal gibi. her düştüğümüzde birbirimizi kaldırdık, her kalktığımızda başka yerlere savrulduk.
biz seninle belki iyi birer sevgili, iyi birer aşık olamadık ama birbirimizin en iyi arkadaşı olduk hep. farklı bedenlerde farklı ruhlarda dinlendik, koptuk, bittik ama birbirimizden hiç gitmedik...
seni çok özledim, iyi ki dokundun hayatıma.