kabullenilmesi zor durumlardan biridir.yaşanılan onca tartışmanın,anlamsız kırgınlıkların ne kadar yersiz,ne kadar boş,hayatın ne kadar kısa olduğunu ve hepimizin ölmek için yaşadığını hatırlatan durumdur.herşeyi yeniden sorgulamanıza,biraz kendinizden nefret duymanıza belki,pişmanlıklara neden olan sarsıcı,üzücü bir durumdur aynı zamanda.
eski yeni olması problem değil, önemli olan bir insanın ölmesidir. üzülünecek bir durumdur, eski sevgilinin milletçe allah belasını versin denilebilen bir insan olması durumları haricinde.
"kurtaramadık" der bir ses. içinde mi etrafta mı hiç bir zaman anlayamayacağın bir yerde mi bilinmez ama bir şeyler yer değiştirir. kalbinin tam ortasına saplanan bıçak bir seferde deşer. buz gibi akar kanın. kararan gözlerinde hayalini görürsün. yine gülümser sana. doğum günüydü bugün dersin. daha da acır için. oturup hüngür hüngür ağlarsın. ayrıldığınızda ağladığından bin beterdir bu...
8 senedir görmüyorum seni. galiba kabullendim artık. olmadığın gerçeği her yerinde yazıyor bu şehrin. unutmadım. belki de bir tek ben unutmadım. rahat uyu. hep bende kaldı seni seven yanım.
nasil boylesine dalga gecilebildigine anlam veremememe sebep olmus olay. cok kotu ayrilinsa bile, yuzu dahi gorulmek istenmese bile, nefret edilse bile olum bu ya, otesi var mi? bir insan bir zamanlar kendisi icin cok sey, kimileri icin her sey olan ama ayrildigi birine nasil "gebersin" gibi bir tabir kullanabilir ki. diyenlere sozum: "sakaysa da hic komik degil, ciddiyse de. eger az da olsa sevdiysen zaten dilin varmaz demeye. ya da sevdigin halde diyebiliyorsan senin kalbini s.keyim. e mi?"
eskisi olması birşey fark ettirmez. ne olursa olsun, sizi ne kadar ağlatmış olsa da, sırtınızdan vurmuş olsa da, Yüreği acıtır.
Bir hayal kurmuşsun, bir gelecek planlamışsın, iyi kötü dokunmuşsun birbirine. Ama olmamış, kalamamış sevgilin olarak, bu üzülmeye engel mi?
bir zamanlar bakmaya doymayadığınız, kıyamadığınız o yüze ölümü nasıl yakıştır insan, en içine baktığınız gözlerin kuruyup yok olmasını hangi yürek kaldırır.
bir gün baba olsan da, yüzün kırışsa ve artık yakını görmek için gözlük takar hale gelsen de, o delikanlı çağlarında seni ilk gördüğümdeki gibi, Hayallerimdeki gibi kal.
boktan bir durum olmali. insanin eski bile olsa bir sevdiginin olmesi, ruhunda iyilesme ihtimali olmayan bir yaranin acilmasi gibidir. siz yasadikca, kanar icinizde ince ince.
"Ve artık insanlar bir karar vermeli. Ya cenazelerde ağlamayacak ölülerine ,
ya da üzerine basmayacak, sevdiklerinin cesetlerinin beslediği toprağın!
--spoiler--
Gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi
kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu
arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı;
mart ayının soğuk bir salonuydu;
vites pedalının dikiz aynasına
yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında
göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir
zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. Kipti.
Emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış
senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda
şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser
kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. Zordu.
Aşağı bırakmak zordu. Çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu!
Bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım
bir adama jean tardieu'den bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine
inmek gibi, kadının çekirdeğine,
kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine
inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart,
atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler
gibi, Zordu. Sana ulaşmak zordu. Çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! Gerçek,
bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu!
Bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip
olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre
anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için
kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen
kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir BMW ile
acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu!
Ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını
aşağı bırakmak. Zordu. Çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! Asfaltta patlayan lastik,
bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu!
Bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek,
seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek,
indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci
arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. Zordu.
Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. Çünkü hayat,
ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.
bir süredir görü$muyorsunuzdur.. küs değilseniz bile zamanla araya giren serin esintiler ya da uzaklıklar bir süre uzak tutmu$tur sizi.
ilk sevgililer gününü geçirdiğiniz anı, size açtığı $arabı şubat ayının yalancı güne$i altında nasıl sarıldığınızı anımsarken, geceleri ürküten bayku$ misali bir uğursuz söylenti duyulur buralardan ebediyen gittiğine dair...
söylentidir ne de olsa. arada hurafeler çıkar mahmutbey caddesinin eski ahalisi hakkında. uzun süre korka korka telefonlara sarılıp, sonra yolda kar$ıla$tığımız çok olmu$tur ölmemiş canım arkada$lara.
yine aynı kötü $aka düşüncesiyle açarsınız telefonu ailesine. uzun zaman önce kikir kikir konu$tuğunuz karde$ine söylersiniz bu kötü söylentiyi. halbuki o yine ortalıktan kaybolmu$, bir i$ler pe$indedir nasıl olsa değil mi?
elinize yapı$an ahizede donuk bir ses 'nasıl soylenir bu bilmem ki' der...
ahize ele, el kulaga, kulak sessizliğe yapı$ır. yok dü$üncesini kavrayamaz ki beyin?
'yapma allah a$kına' demekle nereye varılır ki düğüm düğüm boğazla. kim yapmı$tır ki halbuki...
size söylemeden, her zamanki muzipliğiyle gitmi$tir i$te. hem de bu kez cok uzaklara. "nasıl olsa bir yerlerde" dü$üncesini aklınızdan geçirmenize izin vermeyecek kadar yoku$ bir yere...
aklınızda kalan birkaç özel cümlesi, gözleri, belki de onu son gördüğünüzdeki tebessümü yapı$ır temelli alnınızdaki deftere. kimse anı olarak kalmamalı dercesine anımsadıkça ya$arsınız aklınızda kalan her dakikanızı...
salladığınız el artık ku$lara bakar ula$abilsin diye..
ve gözleriniz o güzel ı$ıltıyı asla unutmamacasına ilk bulu$tuğunuz yerde onu aramaya devam eder...
not: bu entry en sevgililerden birini, bir zamanın a$kını, sonra en yakın arkada$ını kaybetmenin ne demek olduğunu anlatmaya yetmeyeceğini bile bile yazıldı...
'o' ölse... kanım soğudu bu başlığı görünce. hiç şüphesiz çıldırırım. bilinçsizce kendimi öldürebilirim. hap içmekmiş bilek ,kesmekmiş; bunları düşünecek zaman yok. direk bi yerden atlarım heralde kendimi bilmeden. eski sevgiliye verdiğiniz değer, ona karşı hala birşeyler hissedip hissetmemeniz ya da aranızda geçenler sizin yıkılmanıza derece katar.
'' tanrı seni korusun
meleğim hep yanında kalacak
sen sonsuzluğa ve tüm güzelliklere layıksın
sakın!! sakın bırakma hayatı..
zaten sen yanımda yokken yarım kalmışım;
beni silip gitme sakın buralardan;hiç bir zaman..''