Başkasıyla konuştuğu öğrenildiğinde sinirlenilen an değil, sözlerinin gülüşünün ellerinin sesinin kokusunun sürekli etrafında olduğunu düşündüğün andır.
Biriyle tanışırsın, bakarsın onun gibi gülmüyor, hoşlanamazsın
Başkasıyla tanışırsın, kokusu farklı, sarılmak aynı hazzı aynı güveni vermiyor, uzaklaşırsın
Ötekiyle denersin, eksik var yani tamamlamıyor seni, amaan yaaa diyerek onu da geçersin.
Oysa insan karşısındakini ona benzediği için değil başka güzel özellikleri için sever. Gözleri güzeldir mesela bak bak doyamazsın, içi güzeldir güvenirsin, eğlencelidir iyi vakit geçirirsin.
Zaten sonra hepsi unutuluyor, özlemeye alışmışken unutulan dahi var önemli olan unutmak istemek. Kimse bir başkasının kendisinin hayatına o denli nüfuz etmesine izin vermemeli.
Ne kadar nefret etsen de saysan sövsen de hayatına giren insanı unutmak imkansızdır. Bazen bi sokak hatırlatır onu sana bazen bi cafe bazense müzik listende rastgele Çalmaya başlayan bi şarkı. Sol tarafında küÇük bi sıkışma olur karıncalanır biraz, anılar gelir aklına daha Çok canın yanar bu defa. Keşkeyle başlayan cümleler sıralanır bi anda peşpeşe ve sonra boşver dersin devam edersin yaşamaya bişey olmamışÇasına.
Gittiğin her yerde onu hatırlatacak anılar bulabildiğin, salak bi durumda bile bi anıyı hatırlayıp duygusala bağlayabildiğin anlardır. En acısı ise başkasının tenine dokunduğunda bile onu hatırlamak ve aynı hisleri yaşayamamak, aynı tadı alamamak anıdır.
rüya anları.
rüyada görebiliyorum sadece unutulmadığını. oysa bilincim unuttu. zihnim de öyle. hem bilinç hem zihin. çünkü bilinç başkadır, zihinse ne hikmetse hep eş anlamlılığı taşır. bedenim de unuttu, hücrelerim de.
alışkanlıklar? onlar zaten unutulmaya mahkumlar. herkesle, her şey bir alışkanlık halini alabilir zira.
rüyamda sarılıyordum ona, niye sarılıyorum bilmiyordum. ne gereği vardı ki beni avcunun içiyle hayatının merkezi haline getirdikten sonra elinin tersiyle hayatından def eden birine sarılmanın.
anlayamıyordum rüyamda. ne saçpa saman bir şey bu diyordum içimden, arkasından sarılırken ona.
sevmiyordu beni. evet rüyamda da sevmiyordu. olsun'du. zamanında hakiki 'olsun'lar rüyamda da vardı. çünkü sadece 2 hafta yaşamıştım nam-ı diğer aşk acısını.
aşık mıydım? belki. umursamıyordum.
zaten ne önemi vardı ki yok olmaya mahkum bile olamayan bir yokluk kavramanın sorgulanmasının.
uyandım. oh dedim bi güzel. sarılmamıştım ona. tekrarladım, oh rüyaymış.
yeni sevgilidir. yeni akla eskiyi getirir. iyi ki gitmiş, gitmiş de yenisi gelebilmiş. millet olarak eskiye merakimiz, eskiye kiyip atamamamiz gecmişde yaşadigimiz fakirlikten yoksulluktan der anam. o ne derse güzel der zaten. dogru galiba eskise de hiç bir ayakkabimi atamam ben, pis fakirler gibi.