obsesif-kompülsif* bozukluktur. gel gelelim dünya üzerinde işbu eylemi yapan yüzbinlerce; hatta belki biraz abartı ama milyonlarca insan yaşamakta, tahmin etmenin çok da zor olmadığı kadarıyla. mesnevilerden, romanlardan, filmlerden kalma bir romantizm ile saplantı-zorlantı bozukluğunun reaksiyona girmesiyle vücut bulan bu davranış, yitip giden mutluluklara, asla dokunulamayacak belli belirsiz hayallere hasredilerek icra edilen bir davranıştan çok da fazlası değil kanımca.
görmek ya da koklamak yahut dokunmakla hiçbir şekilde yerine yenisinin konulması mümkün olmayan bir yitirilmişliği hatırlamak, esasında toka olmaksızın da ziyadesiyle yıkıcı bir davranışken, buna bir de somut örnek, yani toka ile müdahale bulunmak, benliğini çepeçevre sarmış yangına körükle gitmekten başka bir şey değildir. bu davranışın sonrasında kişilerde var olan saplantı, tepeden bırakılan bir kar topunun aşağıya doğru yuvarlandıkça büyümesi misali kontrol edilemez hale gelmekte, raporlandırılabilecek bir hastalığa dönüşmektedir.
ya sonrası... su alarak batan bir gemi gibi bitmeye mahkum ilişkiler, tedavi edilemeyecek şekilde yaralanan kişilik, günahsız-suçsuz olduğu halde kırılan bireyler, art arda yaşanan seviyesizlikler, hiçe sayılan ahlaki değerler-toplumsal kabullenimler, hiçbir şekilde mazur görülemesi mümkün olmayan düşünce ve davranışlar...
ha bu arada unutmadan ayrılıklar ve sonlar, her zaman, beklenmedik bir anda gelir/yaşanır.*
(...)
Madem gidiyorsun bura son durak
Ne adres, ne mektup, ne resim bırak
Kendinden bir parça, bir cisim bırak
(...) cemal safi - vur da öyle git