eski sevgili tarafından hunharca aldatıldıktan sonra, eski sevgilinin güzel mi güzel ve vaktinde size yazılan kankasını baştan çıkarma durumudur.
bir kaç yıl öncesi, aylardan şubat, günlerden pazartesi.
yürüyordum kadıköy'ün şubat ayının melankolisiyle gri bir skalaya dönmüş caddelerinde. üstümde öfkem, gözlerim puslu. eski, kahverengi trençkotum üstümde... aldatılmışım, en yakın arkadaşım tarafından hem de, eski sevgilimle beraber. henüz ortada pek bir şey yok... yani benim dışımda kimse bilmiyor. bir yandan da saat 7 olmuş, canım sıkılıyor. elim telefona uzanıyor, sessizce. numarayı rehberden bulup büyük yeşil tuşa basıyor, kulağıma götürüyorum telefonumu.
dıııt... bir kere çalıyor. dııt... bir kere daha çalıyor. en sonunda tanıdık bir ses açıyor telefonu.
''bu ne hoş bi sürpriz!''
bunu diyeceğini planlamıştım sanki. aslında pek çok şey planlamıştım ve onu o yüzden aradım.
aradığım kişinin ismini veremeyeceğim, malum sözlük ortamı ve kimseyi ifşa etmek istemiyorum. sağol, dedim. bir yandan da ellerim üşüyor o soğukta parmaksız eldivenlerime rağmen. ''sen nasılsın?'' diye sordum. iyiyim diye yanıt verdi. neredesin, dedi, istanbul'a yeni geçtim, dedim. hadi ya dedi, kadıköy tarafındayım diye cevap verdim ben de. süpermiş, dedi. ''gelsene bizim o taraflara, gezelim biraz.'' bizim o taraflar dediği yer de moda tarafı, bilirsiniz, güzeldir moda. dik sokakları yüzünüze gülümseyen bir tanıdık gibi... ''tamam.'' dedim. ''gelirim, ama gezmesek olur mu? eve gelsem... saatlerdir dışarıdayım, buralar buz gibi...'' olumlu yanıt aldım. adresi verdi. telefonun diğer ucunda gülümsüyordum. bazen makul olmak gerekiyordu, zira bu soğukta dışarıya çıkmayı istemeyip evde hasbıhal etmek daha mantıklıydı... eve yollanmaya başladım rıhtım tarafından. verdiği adresten buldum apartmanı. zili çaldım.
''çaat'' diye açıldı otomat, ağır demir kapıyı iteledim ve 4. kata çıktım.
kapıyı açmış bekliyordu. saçları açık, o saatte bile biraz mahmur gibiydi. üstünde beyaz, uzun bir kazak ve sade bir etekle, siyah, külotlu çorap vardı. aklımdan şöyle bir geçirdim ''giyinmişti yani, benim için...''
''hoş geldin'' dedi, boynuma sarıldı. botlarımı çıkardım, içeriye aldı. girdim holden eve, salona geçtik. koltuklar beyazdı, sanırım deriydi. kendimi en büyüğüne atıverdim. o da karşıma oturdu. ''suratın asık kerem bir şey mi oldu?'' dedi. tabi ya, anlamalıydım diye geçirdim içimden... suratım mahkeme duvarı gibiydi olanları öğrendiğimden beri. ama bu da bir parçasıydı her şeyin, zira intikam içimi kemiriyor gibiydi. onu seçmiştim, zira hem en yakın arkadaşlarındandı, hem de bana ilk tanıştığımızdan beri flörtöz ve davetkâr davranıyordu. derin bir nefes verdim ve her şeyi anlattım.
acıklı hikayem bittiğinde başımı eğdim.
''...ve şimdi, bu boktan şehire biraz insan yüzü görüp bazı şeylerden uzaklaşmaya geldim.'' diye ekledim. kalacak yerim olup olmadığını sordu... aslında bolca vardı, yok dedim. iyi o zaman bu gece benimlesin dedi, hava erken kararıyordu, kıştı. ''senin için çok üzüldüm'' dedi, geldi boynuma sarıldı, yine boynumdan öptü. bu bir işaretti, zaten ben de tahrik olmuştum, dağınık dalgalı saçlarıyla ve kusursuz fiziğiyle çok güzeldi. dayanamadım, bir aşıkçasına öptüm onu ben de.
beyaz kazağını yavaşça çıkardı, ellerim onun mor sütyenine uzandı.
kopçayı bir kaç başarısız denemeden sonra açıverdim. göğüsleri orta boylarda, yuvarlaktı. avcumu dilimle ıslatıp, nazikçe okşamaya başladım göğüslerini. yan fermuarını açıp, eteğini çıkardım, sonra, bacaklarını okşaya okşaya, sakince iç çamaşırını da... ondan sonra ise birden sertleşti, sertleştim. dişlerini sıktı, bileklerinden yakalayıp o beyaz koltuğa yatırdım onu. eski sevgilimden arta kalan intikam duygusu, onun üzerinde yoğunlaşmıştı. ellerini sırtına yapıştırıp sıkıca tutarken, diğer elimle organımı doğrulttum, pantolonumun arka cebinden prezervatifi taktım. ellerini bıraktım, ve iki eliyle kalçasını gerdi. içine o kadar sert girdim ki neredeyse bir çığlık attı. o elleriyle müthiş kalçasını açarken, kapkara intikamımı onun kadınlığının en derin yerine o kadar hızlı bir şekilde empoze ediyordum ki, akan teri hissediyordum onun vücudunda. nefeslerimiz birbirine karışıyor, göğüsleri sallanıyor, ikimizin de sırtından ter akıyordu.
sevişme bittiğinde, yorgunluktan uyuya kaldık. sabah kendimi çok daha az sinirli hissediyordum.
tamamen bir intikam ürünüdür. hani birine orospu çocuğu diye küfredersiniz ama konunun aslında annesiyle uzaktan yakından alakası yoktur, asıl tepki gösterilen annesi değildir ya bu da öyle bir şey işte. maksat bir önceki sevgiliye acı versin mk.