artık elimizde kağıt kalmadığında son bir gayretle elimizin altında sakladığımız jokeri kullanmaktır yararlıdır bir veya iki tane yapmakta fayda vardır *
komşunun evinde olanca iştahla yerken yemeğimi, hep onun gözleri doyururdu beni. dünyanın en güzel yemeklerini yapan annemin gözleri. kıskanırdı yemeği yapanı. her misafirlikten sonra, bir önceki günden kalan yemekti cezamız.
şu havuç olayından nefret ediyorum arkadaş yemekte. bir türlü sevemedim. hiç de görmedim evimizde. çünkü ben en güzel yemekleri, o yemek kitaplarındaki havuçlu yemeklerde değil, annemin yemeklerinde tattım. yanılmışım. bir kadını yemek yaparken izlemek* kadar büyüleyici çok az şey var. hele bu, oğlunun sevmediğini bildiği havuçları tek tek ayıklayan bir anneyse, bambaşka. meğer hep havuçluymuş annemin yemekleri. meğer havuç da güzel bir yemek için gerekliymiş. o günden sonra artık ayıklama dedim, o da nasıl güzel yemek yapılır anlattı bana. bi kere malzemeler "pişmesi gerektiği kadar" pişmeliymiş, "vitaminleri kaçmaması" için. ve en önemlisi malzemeler eksik olmamalıymış. ancak o zaman güzel bi yemek çıkarmış masaya.
şimdi düşünüyorum da ben, eski sevgililerimden yeni sevgili yapmayı da annemden öğrenmişim. "pişmesi gerektiği kadar" bekliyorum o'nu. ve hiçbir eski sevgilimi unutmuyorum, vitaminleri kaçmasın diye. ve o muhteşem sevgiliyi yapmak için, hepsinden atıyorum bir dirhem hayalimdeki kadına. kim ki beni neşelendirdi, tat verdi hayatıma havucu oluyor o'nun. kim ki yaktı geçti beni, biberi oluyor. kim ki her bokuma karıştı, maydonozu oluyor. ve kim ki akıttı birkaç damla yaş gözlerimden, soğanı oluyor.
eski sevgililerden yeni sevgili yapmak, yemek yapmaktır. ah siz dertli, üzgün, derbeder, acı çeken insanlar. pişmesi gerektiği kadar bekleyin sevgilinizi. herbirini gerektiğinden fazla düşünüp, kaçırtmayın vitaminleri. herbirinden koyun içine azar azar. ve herbirinin ardından heba edip gözyaşlarınızı, soğanla piç etmeyin canım yemeğinizi.