31 aralık 2005\'i 1 ocak 2006\'ya bağlayan gecede, en sevilen arkadaşlarla \"elveda 2005 merhaba 2006\" naraları atarak her geçen yıldan yine, yeni bir umut beklediğimizi birbirimize belli etmek için ankarada buluştuk. alkol süslü şen kahkahaların dinmek bilmediği ortamda bir anda nasıl olduysa ve nerden geldiyse aklıma eski platonik sevgilim geldi. onu görmediğim 2 yıl ondan yitmemi sağlasa da en zor duygu olan özlemin kalbimin tüm hüdrelerinde barındırıyordum. kendisiyle aynı şehirdeydik hatta arkadaşlarım arasında artık onunla samimi olanlar bile vardı. onun yeni yıla nerede girdiğini öğrenince artık bulunduğumuz mekanı terkedip bulunduğu mekana yelken açmak farz olmuştu. hiç unutulmadığı için telefonda kayıtlı olmasına gerek olmayan kendi içinde bir melodi bütünlüğünde ki rakamlar birliğini tuşladım. telefonda kendimi tanıttıktan sonra şaşkın bir şekilde adımı söylemesiyle sesi bütün vücudumda 7,9 richter ölçeğinde bir depreme sebebiyet verdi. ben şuradayım gelsenize diye davet etmesiyle de varolan bütün mutluluk hormonlarını salgılamamla beraber heyecan duygularını da yanında getirdi. yanıma aldığım üç arkadaşım, çiçekçi çocuktan aldığım bir tek kırmızı gül ve bulunduğum bardan çaldığım bir kadeh kırmız şarapla taksiye atlayarak özlediğim eski platonik sevgilimin yeni yılını kutlamaya gittim. o hiç bitmeyecekmiş gibi görünen taksi yolculuğu bittiğinde kadehimdeki şarabı çoktan tüketmiştim. hatta boş kadehi yere vurup parçalaması için bir arkadaşıma verdim. şimdi baktığımda boş kadehi parçalamanın ne manaya geldiğini bilmiyorum. tekrar arayıp yanımıza gelip bizi bulunduğu masaya götürünce ise kalbimin beni test ettiğini anladım. ona olan aşkımın en alevli yılları olan lise dönemin de bile bu kadar beni zorlamadığına dair kendi kendimle bile bahse girerdim. nasıl olduğu sorup neler yaptığı öğrenince, kız arkadaşlardan birinin yanına yanaştım, uzun kollu gömleğimin kolundan içeri sakladığım gülü ona verip verirken \"umut bağımlılıktır\" demesi için. yaptı. gülü verdi. \"umut bağımlılıktır\" dedi. o da \"o nie bunları söylemiyor? gülü niye kendisi vermiyor\" demiş. \"korkumdan\" dedim. \"sana umut beslemekten korkuyorum. dediğim gibi umut bağımlılıktır. tekrar sana bağlanmaktan korkuyorum.\" yüzüne baktım. dalmıştı gülü koklarken. bir şey söylemedi. hiçbir şey söylemedi. doğru olan da söylememeseydi. biraz daha vakit geçirip evlerimize gittik. sonra onu bir daha görmedim. sonra eski platonik sevgilimi bir daha özlemedim.
özlemin tabiatına aykırı olarak gelişecek olaylar silsilesinin başlangıcıdır. bitmezdir; çünkü giderilmek istenmesi çoğu zaman özlemek zorunda kalmaya mecbur bırakır insanı yeniden. gelişinden bellidir aslında düşüncenin. yersiz sebepsiz ve ansızın.. akıl tatile çıkar. bu yüzdendir ki en sevilmeyen davetsiz misafirler listesinde ilk 3'te yer alır. dağdan gelmemiştir ama evdekini barındırmaz.
eğer oyunun kuralını bozmadan oynamayı bilirse kişi, azıyla yetinmeyi mesela ya da sabretmeyi, hele hele patonik bir aşkın böyle geldiğini ve böyle gideceği gerçeğini. yani ona ulaşmaktan çok aşkı uzaktan sevmek olarak tanımlamayı başarabilirse, en güzel şeydir başına gelen zamansız ve sebepsiz gelen davetsiz misafirler. beklentisi olmayan aşık mutlak mutluluğun sahibidir der ya şair, kaybetmekten korkulmadığı kadar keyif verir hafızanın içeriği; çünkü kayıtsız yaşar zamanı onula. ne yapılsa aldırmayacak ne yapsa aldırılmayacaktır zira. unutulmayacak olansa bu ya da hatırlamanın hissettirdikleri de yetiyorsa ruha, beden zaten bişey beklemez bir çift nur görmekten öte ara sıra. ama yok çok kurtulmaya niyet edildiyse eğer, ki zaten aşık olunan kişi ile onun aslı aynı kişi değildir, * kendi kuyusunu kazdırmaktır yapılması gereken. yakınlaşmasını sağlamak için çabalamak, onu tanımaya ve kendini tanıtmaya çalışmaktır aşkından vazgeçmek. en bilinçli sondur bir platonik aşk için ki bir nehrin tükenişine benzer. ne deniz olabilir artık ne de nehir kalabilir zira. undefinable * lar mezarlığından geri dönüşümsüz silinir gider.