insanoğlunun geçmişte kendine ait parcalarını bırakması. büyüdüğünün ve belki bir daha o zamanların hiç geri gelmeyeceğinin coktan farkına varmasıdır bazen.bazen de acıklı bir ağlayıştır
içinde bulunduğun zamana bir türlü kendini ait hissedememektir.eğer eski içini burkuyorsa; gelecekte eskidiği zaman, bu insan için buruklukla geçmeye mahkumdur.
eski sevgili, artık gıyılemeyen eski ayakkabı , elbise, okunmuş eski kitaplar, okul sıralarında kalan içi cizili defterler, eski arkadaslar ve vs.'ler...
kutunun içini ne kadar acarsanız , içindeki boşlugun ne kadar buyuk oldugunu görebılırsınız. cok gerıye gıtmek gerekmez. dunu dusunmek bıle eskılerın ne kadar iç burktugunu gösterır..
yenı tanıştıgınız bır grup ınsan evınıze gelır. yemek yenır sohbet edılır..aralarından bırı bır album bulur. album acılır, bakılır resımlere. ardından sorulur gelır 'bu kım' dıye ve her cumlenın basına 'eskı' konur. eger albumun ıcınden bırde not cıkarsa, yüregınızın ıcıne bır ates düşüverır..
dolaplarınızı kurcalar ıken matematık defterı ılışır gözunuze. ilkokul gunlerınden kalma bır defterdır. kötu gunler için saklanmış ve atılmaya kıyılmamıştır. işte o anda aklınızda ılkokul askınız, öğretmenınız, okulunuz, arkadaslarınız gelır. anlatırken basına 'eskı' konanlardır o'nlar.
uzatmaya gerek var mı ? anılarda kalan, basında 'eskı' olan nesne ya da objeler..aslında o'nların eskı oluşu mu ıc burkan , yoksa bız an'larımıza eskı adını koydugumuz ıcın mı burkuluyoruz?