ilk arabamız beyaz bir şahindi onunla akraba ziyaretine konya ya gitme fikri ile başladı her şey.
sabah gün ağarmadan yola çıkacaktık, ben bütün gece uyumadım yol uzundu arabanın içindeki gaz kokusundan dolayı bayılıp uyurum diye düşünüyordum. babam, annem, ben, babaannem ailecek arabaya doluştuk babam marşa bastı ara gazını verdi, yolculuğumuz başlamıştı.
gebze otobanını geçtikten sonra kekler, yaprak sarmaları ortaya çıktı ankara oyun havası eşliğinde yemeye başlamıştık. ortalama bir hızla ilerliyorduk, tabi bu uzun sürmedi meyve merasimi sonrasında babamın, arabamızın yanında hızla geçen toros marka aracın şoförü ile kısa süreli bakışması.
+hanım bu adam bize hareket yaptı.
-ahmet ne hareketi adam yolunda gidiyor.
+yok yok hareket yaptı.
-ahmet hızlı gitmek için bahane arama.
+yakalayacağım onu sıkı durun.
toros kaçıyor biz peşinde ilerliyorduk, arabanın titremeleri artmaya başlamıştı babaanneme baktım gözlerini kapatmış yüzünde tatlı bir gülümseme oluşmaya başlamıştı. o kadar mutlu duruyordu ki, rüyasında dedemi görüyor sandım. annemin ısrarları sonucu babam yavaşlamaya başlamıştı babaannem gür sesi duyuldu bir anda.
-ahmett neden yavaşladın.
+anne, gelinin başımın etini yedi.
-durma ahmet araba masaj yapıyor, sırtıma iyi geldi.
babamın suratı ekşitmişti ama biz kahkaha atıyorduk alışveriş merkezlerinde masaj koltuklarıyla aynı özellikleri taşıyordu arabamız, belirli bir hızdan sonra kulunçlarını alıyordu. tekrar normal hızla ilerlemeye başladık, annemin sihirli çantasından antep fıstığı çıkmıştı.
babanın garip korkuları yüzünden çileye dönüşmesi muhtemeldir. babam açık camdan içeri girebilecek bir uçan böceğin kendi dikkatini dağıtması yüzünden kaza yapma ihtimalini hesaba kattığı için camlar asla açılmaz bu yüzden sık sık olur olmadık yerde mola verir. belli bir hız sınırını aşmaz ve inatla arabasını değiştirmez.
marka arabaysa özellikle eski bmw veya mercedes kendilerinden 20 yaş daha yeni olan fiat veya renault grubu araçlarından daha konforlu yolculuk sunar.
mustang veya impala ile birde ac dc, black sabbath, klasik heavy metal çalıyor ise uzun yola değil aya otoban yapılsa gidilir efsanedir bunlar rakip tanımaz.
eskinin yenisi olmuyor maalesef, zorlayıcı bir durum, hele ailenle çıktıysan ve yolda kalma gibi bir durum yaşadıysan kötü, ama birde aması var şans işidir bu sıfır araçla bile çıksan sonuçta mekanik mekaniktir, her an yolda kalınabilir, arıza çıkartabilir.
söz konusu araç vos vossa tüm arabalar seni geçerken kafalarını sağ tarafa çevirip gülümsemelerine yol açan bi olaydır. yolculuk süresinin katlanarak büyümesi muhtemeldir. emme ve lakin keyfi de bi başkadır hele de denizin o tuzlu kokusunu almaya başladığın vakit yol boyunca yaşadığın bütün eziyetler uçar gider.
eski model var eski model var
biri külüstür diye adlandırdığımız yani yolun yarısını iterek geçireceğinizin işaretidir.
biri antika diye adlandırdığımız yani yolu kendinize bir hava ile katarak geçireceksiniz(hoş bomboş otobanda tırcılaramı hava yapacağız)
ben az önce gazetede okuduğum güncel olay üzerine yorumlarımı yaparken daha keskin bir şekilde gözümün içine bakmaya başladı sarı saçlara ve temiz bir yüze sahip konuşurken gramer'e fazla dikkat edemeyen, konuşması sırasında bol bol 'eee' , 'ııı' ların bulunduğu arkadaşım. kurduğum kelimelerde bağlaç görevi gören virgülü koyduğum anda kesti lafımı 'ne kadar düzgün türkçe konuşuyorsun' * ' ııı diksiyon kursuna filan mı gittin acaba?'
***
her virajda takla atacakmış gibi yol alan 86 model renaultmuzla artık ailede inanan kalmasa da '4-5 saate varırsınız' kelamlarını arkada bırakarak çıkardık yola. lakin hiç bir zaman evde ki hesap çarşıya uymuyordu.
fıtratında uyuşuk hareket etmek olan insanlar misali ilerleyen arabamız süspansiyon namına hiç bir şey barındırmadığı için en ufak çukurda kafamızı tavana vura vura ilerlemeye çalışıyorduk zira arabamız kah durduğumuz tesislerden birinde çalışmayarak kah ardı arkası kesilmeyen yokuşlarda su kaynatarak 4-5 saatlik yolu bize 7-8 saatte aldırıyordu. babam ise her uzayan saatin acısını radyodan çıkartıyor radyonun sesini biraz daha açıyordu.
'bir tatlı huzur almaya geldik....'
***
'hayır' dedim 'kursa gitmedim' , 'ee nasıl böyle konuşuyorsun ki' diye bir soru yöneltti bana buğulu bakışlar ardına gizlediği şüpheci gözleriyle 'bilmem' dedim 'sanırım doğuştan gelen bir efsun'
aslında biliyordum; eğer düzgün gramer kullanıyorsam sebebi babamın şehirler arası mekik dokumasını gerektiren mesleği, uyuşuk halde yol alan arabamız ve yol uzadıkça sesi artan radyoydu zira uzun yollarda trtden başka frekans çekmezdi...
şimdi şöyle. dertliyim aslında bu konuda.
çok sevdiğim ve yerine yenisi üretilmeyen, üretilenlerin de, buna en yakın konforu olanının fiyatının 380 000 tl olduğu bir arabam var, eski. epey bi süre kullanmadım ama sonra gene küllenmiş aşkım depreşti ve kullanmaya başladım.
lakin 2 kere yolda kaldım.
birisi klima sorunu, kompresörü sıkışmış. v kayışını falan koparttı.yolun kalan kısmını çekicide tamamladım. (servise kadar) tabi saatlerce cekici bekledim yolda.
ikincisi, benzin pompası rölesi gevşemiş, pompa çalışmamış, benzin bitmiş gibi lak diye durdu.
tabi gene çekici.
servise götürsen, ne yapalım ki biz, arıza çıkmadan bilemeyiz diyorlar.
değiştirsem paraya acıyorum, çünkü görüntüsü ve içi yepisyeni, kıyamıyorum.
e yola da gitmek istiyorum valla bilmedim.
aslında korkmayacan. nasısa cekici var basacan gidicen. *
Eskiden ailece uzun yola çıkarken babam arabanın bagajını küçük bir tamirhane haline getirirdi. Şoför adam zaten, işi de hobisi de araba.
Arabanın tüm elektrik sigortalarının yedekleri, nerdeyse tüm ampullerin yedeği, yedek triger kayışı bile vardı anasını satayım. Tabii dopdolu bir takım sandığı ile. Artık adamcağız ne kadar sorun ile karşılaşmışsa...
annem bagaja eşya yüklemeye çalışır, arabanın ıvır zıvırlarını gördükçe dellenirdi bunlar ne böyle diye.