evet gerçekten de, iki insanın en mahrem anlarından biri olan gerdek gecesine giren çiftlerin kapısında bekleyip "oldu mu, oldu mu? kanlı çarşaf nerde" demek çok ahlaklı bir davranış...
eskiden evden okula okuldan eve gider gelirdik. çok değil ben şöyle 10-15 yıl öncesinden bahsediyorum. okul bitince askere giderdik, askerden gelir iş aramaya koyulurduk. yani daha sınırlıydı hayatımız. şimdiki gibi paris hilton'un, bired pit'in, deyvit bekım'ın, tuba büyüküstün'ün, beren saat'in sevgilisini falan tanımazdık. şimdi bu şöhretler bayağı bir zamanımızı alıyor. hatta onları o kadar benimseyip içselleştiriyoruz ki, uğurlarına kavga bile edebiliyoruz sanal alemde, birbirimize karşı hayatta belki de hiç göremeyeceğimiz insanları savunuyoruz. bu iç içe geçmişlik hali, dünyanın giderek daha fazla küçülmesi bazı değerlerimizi köreltiyor, yok ediyor. hayatı o kadar yoğun yaşıyoruz ki 1 yıl önce ölen 44 masum insanı, trafikte her gün ölen onlarca insanı, yanıbaşımızda her gün patlayan bombalarla hayatlarını kaybeden insanları sadece birkaç gün konuşuyoruz.
doğrudur.manadan ziyade maddeye değer verir oldundu.eskiden ahlak sahibi insanlar sevilir sayılır değerli kılınırmış, şimdi ise enayi deniliyor bu insanlara. maddeye sahip olanların değerli kılındığı, maddeye tapınıldığı bir dönemde eskisi kadar ahlaklı olunması beklenemez zaten.
eskiden beir zaten var olan hastalıkların teknoloji yetersizliğinden saptanamaması gibidir bu sanı. Yoktur yani böyle bir şey. Şimdi tüm ahlaksızlıklardan haberli olduğumuzdan ötürü, eskiden hiçbir şey olmadığını sanıyoruz. olay bundan ibaret.
türk toplumunun eskiden bundan daha da kapalı olmasından kaynaklı yani... ARtık bundan daha kapalı nasıl oluyorsa...
maddenin kapitalist anlayışta olduğu gibi ön planda olmadığı bir yerde elbette insani değerler sosyal ilişkileri belirleyecektir. bu da insanlık tarihinde insanoğlunun yüz akı sayılabilecek ve insani değerlerin yazılı olmayan kuralları olan ahlaki kurallar ile sağlanır. ahlaki kuralların da en önemli kaynakları inançlardır. velhasıl sokaktaki mümin der ise ki "bilime inanmanın ahlakı olmadığı için böyleyiz" durup düşünmek gerekir; bilime mi dine mi inanıyoruz? ironik olarak; bilim bizden kendisine inanmamızı nasıl isteyebilir?
kitle iletişiminin günümüzde daha gelişmiş olması ve etrafımızda yaşanan şiddetten haberdar olma şansımızın artmış olmasıyla alakası da yadsınamayacak durumdur. ama unutmamak gerekir ki, (bkz: anomi)