ezginin günlüğünün yeni albümünü dinlerken keşfettiğim bir ziya osman saba şiiri ve ezginin günlüğünün yeni albümünde bestelediği o güzel şarkı...
sözleri içimi başka yaktı, melodisi başka...
zaten oradan hiç çıkmayan aklım yine anneannemin evine gitti... tek maaşlı, fötr şapka ve pardesü giyen bir babası olan, her akşam sevgi dolu yemeklerle süslenerek kocasına kapıyı açan bir anne, kimisi işten kimisi okuldan gelen, kimisi kız kimisi erkek dört çocuklu, saatleri tik tak diye kuvvetlice ses çıkaran, o sevgi dolu eve gitti aklım...
şimdi yeni alıcısını bekleyen, camında satılık yazan, toparlayıp gittikten sonra görmek istemediğim, içimi yakan o eve...
babasını kaybetmiş olanların dinlemesi pek tavsiye etmediğim bir parça; çünkü shakespeare'nin sonelerini andıran bir şekilde son dize ile nokta atışı-müziğin de etkisi ile-oldukça isabetli şekilde yapılmış...
ezginin günlüğü'nün hüsnü arkanlı son albümünün en hüzünlü şarkısıdır. şarkıyı dinledikçe, evime gidiyorum. evde annem, babam, kardeşlerim. alışkın olduğum bir "ev sesi". eski günlerimiz, az sesli ve güzel. hele de bir kapım olsa diyorum, olsa da çalınsa, babam gelse.....