şarkılarından mütevellit 1994 tarihli adından da anlaşılabileceği üzre eski ama eski olduğu kadar da değerli bir leman sam albümü. diğerleri için; (bkz: illa), (bkz: ayak sesleri), (bkz: çağrı), (bkz: livaneli şarkıları)
bazen hatırlamak istediğin gibi, bazen hatırlanmaması gereken.
bazen olduğu gibi, bazen olmasını istemek gibi.
kiminin ucu yırtık, kimi siyah beyaz.
hele bazıları var ki anılarından bile silmek istercesine fotograftan kesip çıkardığın insan silüetleri ile dolu. Bazıları var ki, olduğunu bildiğin ama bir yerlere gizlediğin kimselerin ulaşamamasını istediğin, senin bile ancak hayal ederek ulaşabildiğin.
hepimizin eski fotoğrafları olmalı. arada sırada çıkarıp bakmak nerelerden nerelere gelebildiğimizi görmek, bazen şükretmek bazen dövünmek için.
hiç beklemediğiniz anda eski bir albümün arasından çıkıveren,sizi geçmiş güzel,çocuk,uçuk kaçık,deli günlerinize götüren, yüzünüze hazin bir gülümseme yerleştiren anılarınızın ete kemiğe bürünmüş hali...
gülümsersin kendi kendine hani,
ağlarsın ya da kimse görmeden.
neler, ne aşklar, ne dostlar, ne şehirler geçmiş hayatımdan diye düşünürsün.
belki cız eder için belki huzurla dolar belki nefret.
ne kadar kızgın olursan ol yırtıp atmaya kıyamazsın,
ama bakamazsın da..bakmaya ne gücün yeter, ne gözlerin hani..
bazısında ıyy neye benziyormuşum aman kimse görmesin dedirtip güldüren hatıralar. zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığını acıtarak hatırlatan hatıralar. babanın filinta gibi olduğunu görüp vay be, babama bak dedikten sonra şimdi onun, dönülmeyen yerde olduğu kafana dank edince boğazına birşeyler takıldığını hissettiğin hatıralar *.
eski sevgilinin fotoğrafları da olsa silinmemesi gereken fotoğraflardır.
eski sevgilinin fotoğrafları...
bazen elin yanlışlıkla eski sevgilin fotoğraflarının olduğu klasöre gider ve bakmaya başlarsın birden.
teker teker, yavaş yavaş belki.
o anları yaşarsın fotoğraflara bakarken.
fotoğrafta, sahildeki bir bankta denizi seyir eyliyorsun eski sevgilinle. bir anda o bankta hissedersin kendini eski sevgilinle.
belki özlersin o anları ama özlememek en iyisidir.
acıtır insanı.
özlerken "şuan ne yapıyor acaba?" diye düşünürsün ve ilk olarak akla gelen başka bir erkekle aynı bankta aynı denizi seyrettikleridir.
-dedim acıdır diye, özlemicektin banane- *
bazı fotoğraflar vardır, bakarken bir sonraki kareyi merak edersin hep.
sonraki kare hep gizemlidir. kendine çeker seni.
eskidir ama işlevi ilk günkü gibidir.
-tıpkı eski porno filmler gibi- -eski olmalarına rağmen osbir çekersinya hani- *
senin eski fotoğrafların...
arkadaşlarına göstermeye çekindiğin resimlerdir.
genelde "tipe bak lan ahaha" lardan çekinirsin. bazen kendin bakar güler, gülümsersin.
o anlarda olmak istersin yine ama bu kez acıtmaz o anları özlemek.
"bu kimdi ya" dersin kendi kendine, fotoğrafta sol kolu omzunda olan çocuk için.
siyah beyaz olanları fazlasıyla otantiktir. .çok sevdiğiniz ve vefat etmiş dedenizi o karelerde görmek sizi alır da daha doğmadığınız o anlara götürür.
tiyatro tadında 2 kişinin oynadığı son zamanlarda izlediğim güzel türk filmlerinden. ahmet uğurlu'yu takip edenlerin kaçırmaması gereken bir film olduğunu düşünüyorum. izlerken insanın içini burkan cinsten.
--spoiler--
toz tanesi gibi dağılır herkes tutanamazsın..
--spoiler--
geçmiş tarihlerde çekilmiş, bir kenara koyulup unutulmuş, bir albüme sıkıştırılmış ya da masaüstünde bir dosyaya kaydedilmiş ölümsüz anlardır.
hissettirdiklerine gelince de tarifi aslında zordur. yalan gelir her şey bazı fotoğraflara bakarken, kişi fotoğraftakinin kendisi olduğunu algılamakta zorlanır bazen, her şey o kadar değişmiştir, köprülerin altından öyle sular akmıştır ki. bir daha ne o fotoğraftaki gibi görünebilecek, ne fotoğrafta bulunduğu o yere ayak basabilecek ne de fotoğrafta sarıldığı o dostun yüzünü görebilecektir. adı üstünde eskidir. eski geçmişte kalmıştır. ve geçmişe de mazi denir. gerçekler de her zaman bu kadar acıdır.
bilgisayarımın resimler klasöründe yer almayan... anne ve babamın yatak odasında, tuvalet masasının en alt çekmecesinde varlığını kör topal sürdürmeye çalışan, bazılarının üzerinde kafi miktarda rutubet kokusu eşliğinde, babamın, annemin, benim gözyaşlarımız olan... uzun zamandan beri artık bakılmayan... bakılmak istenmeyen... kendilerini yıllardır saklayan çekmecenin önünden dahi geçilmek istenmeyen.. .bize artık mutluluk yerine, sadece hüzün, gözyaşı, kalp ağrısı, nefes darlığı veren fotoğraflardır. içinde gencecik yaşta, bir cuma namazı çıkışında... yüreğinin şah damarına yediği tırnak çakısı yüzünden artık aramızda olmayan ,olamayacak olan, babamın canının canı, dedemin gözünün nurunu, abimin babasının yarısını, benim canım amcamın; suskun, olduğu yerde kalakalmış, sessiz bakışlarını barındıran anlarını saklayan fotoğraflardır... eski fotoğraflar herkes sağken, senin yanındayken, hayatının bir köşesindeyken sana huzur verir. eskiden evimize misafir geldiğinde, özellikle de uzun kış gecelerinde, hadi resimlere bakalım denilirdi .torbalar dolusu eski resimler ve albümler getirilirdi. belki o güne değin yüzlerce kez bakılmış ,incelenmiş resimler bir kez daha süzülürdü ince ince. gülünürdü, mutlu olunurdu. şimdilerde ise kendi çocukluğuma bile bakamıyorum eski fotoğraflarda. çünkü bana verdikleri sadece hüzün, hayal kırıklığı ve fotoğraflardan birer birer eksilen yaşamların derin acısı. eski fotoğraflar siz çocukken güzeldir. bakılasıdır. siz büyüdüğünüzde, eskiden fotoğraflarda yanınızda olan, anneniz, babanız, kardeşiniz, dedeniz artık yanınızda yoksa... o fotoğraflar bakılası değildir. artık...
büyük bir kutu içinde çöpe atılandır.. yaşanan o anların ölümsüz olması isteğiyle çekilir çoğu.. kimisinde öpüşüyor kimisinde sarılıyor kimisinde sebebsizce gülüyorduk.. her ne kadar güzel zamanları hatırlatsa da geçmişin hatırlattıkları ile bir yere kadar gidiliyor.. ya birlikte yeni fotoğraflar ekleyecektik o albüme ya da hepsinden kurtulucaktık.. ben kurtulmayı seçtim.. bir duvarı daha yıktım, asla yapmam dediğim bir şeyi daha yaptım.. artık aynı fotoğraf karesini bile paylaşmıyoruz..
Benim fotoğrafımın çekilmesinden haz etmem ama fotoğraf çekip arşivlemeyi pek severim hacıcıklar. Bu sebepten sanırım bilgisayarımdaki arşiv resim 10 bine yakın. güzel olur arada müzik eşliğinden slayt yapıp izlemek.
Bazen alır adamı karenin çekildiği zamana götürür bazen bir şey hatırlatır bir resim başka yerde bulursun kendini. Ama iyi demiş zamanında diyen "ölümsüzleştirmek"
bakıp bakıp "tipimi sikeyim" türü küfürler edilen fotoğraflardır. Kaybettiğiniz ya da görüşemediğiniz insanların simalarını unutmamak için kaybedilmemesi gerekir.
Edit: fotoğraflardan kafasını makasla kesip atmayı hobi edinmiş insanlarda var.