eski dostunu özlediğini farkedebilmek

entry8 galeri0
    1.
  1. evet, eski dostları özlemek. araya giren ayrılıkların ne kadar basit ve sebepsiz olduğunu yıllar geçtikte anlamak..

    lise 1.sınıf yılımı hatırlıyorum da. çömdük o zamanlar, üst kademedekiler de lisede geçireceğin en güzel yılın 9.sınıf derdi de inanmazdım. meğer gerçekten haklıymış..

    güzel dostlukları 7 ayda kazanıp 2 ay gibi kısa bir sürede yitirebilen biriyim bir bakıma. hayatımın trajikomik boyutlarından birisi de bu.

    bir coğrafya ödevini istemekle başlamıştı her şey. onun ilköğretimden tek kazancı olan ve uzun zamandır görüşemediği biricik dostuna bir doğum gününde hediyesini beraber seçmemiz ve yollarda perişan olup günün sonunda tekrar onu evine bırakmamla devam etti.
    kimi zaman delice kavga ettik, kimi zaman fotoğraf karelerine dil çıkardık. hatta o pek fotoğraf çekilmeyi sevmezdi kötü çıkacağını düşündüğü için. büyüdük diye havalara girmekten uzaktı bizim çocuk ruhumuz.. kimi zaman da sarılırdık birbirimize. hayatın güzel anlarının keyfini beraber çıkarmayı severdik. dersten kaçıyorsak beraber planlardık bunu. fakat ne yazık ki, yaptığımız onca sinema planları hep bir sebepten dolayı uygulamaya geçemedi. zira hiç unutmuyorum, bütün sınıf bir filme gideceği konusunda anlaşmış ve durakta otobüs bekliyorlardı. ancak kalabalıkla başa çıkmaktan usanan biz, farklı otobüse binmek için yolun 2 kilometre ötesindeki durakta beklemiştik.
    sohbete o denli kaptırmışız ki birbirimizi. bineceğimiz otobüs el işareti yapmamıza rağmen durmayınca çaresiz sıradaki otobüsü beklemeye koyulduk. sıradaki geldi ve o da ne! bütün sınıf o otobüste ve hepsi çapkın gözlerle ikimizi süzmekte. durumu kurtarmak için arka koltukta az konuşmadım bizimkilerle. ancak o kadar dalmışım ki, otobüsün parasını vermeyi unutmuşum. indiğimizde şoför "siz ikiniz ücretinizi vermediniz." diye bizi durdurduğunda durumu farkedebildim. yalnız daha çantamdan para çıkarmaya fırsat bulamadan o ödedi ücreti. mahcup olduğumu anlaması uzun sürmedi fakat o yine alıştığım bilmemezliğine verdi bu utangaçlığımı..

    ne var ki, "yaşadığım her şey toz pembe bir hayalmiş" diyebilmem geç olmadı. her mutluluğun bir sonu olduğu gibi bu da kısa sürdü. bir gün, 2.dönemin son yazılılarına hazırlanırken (takdir için kasıyorduk ama belgelerin bi boka yaramadığını üniversitede anladım) sınıfta oturmuş test çözüyordum. o, her zamankinden biraz daha agresif bir şekilde harıl harıl ders çalışıyordu. diğerleri ise boş dersleri yan sınıftaki arkadaşlarla toplanıp tabu oynamakla değerlendiriyorlardı. bi yandan da cep telefonlarından son ses müzik yükselirken hiç beklemediğim bir gürültü koptu sınıfta. "müziğin sesini kısın ve susun!" şeklinde emir vererek bağırıyordu o. yaptığına anlam veremiyordum ama yaptığı salakçaydı. bu yaptığı yüzünden binlerce arkadaşını kaybedebilirdi. ki kaybetmesi de uzun sürmedi. bir anda patladım ve "çalışacaksan kütüphane diye bir yer var hatırladıysan, başkalarının eğlencesine mani olmak için bencilce davranma gibi bir hakkın yok."

    bu sözlerdi sonumuzu hazırlayan. araya yaz tatili girdi. çoktan telefon numarasını rehberimden sildiğim halde mesajlar atmaya devam ediyordu. ve en son 10.sınıfın başında aynı bölümü seçerek korkunç bir hataya düştüm. o ise hiçbir zaman "dost, yeter artık daha fazla uzatmayalım." şeklinde mesajlar atmaktan bıkmadı. ancak ikimiz de biliyorduk eskisi gibi olamayacağımızı. en son yazdığı mesaja asla cevap vermedim. zira o da bir noktadan sonra sıkılmış olacak ki, mesaj atmadı. artık tenefüslerde gezecek başka bir dost bulmuştu çoktan..

    3 yıl sonra mezun olduk. merak etmeyin üniversiteye kapak atınca da başığımız göğe ermedi.

    ama herşeye rağmen, o bilmese bile ben onu çok özledim.
    2 ...
  2. 2.
  3. büyük pişmanlıkların ardından ona tekrar ulaşabileceğiniz tek yer facebook olursa, benim gibi tekrar iletişim halinde temasa geçmek adına onu engelliler listenizden kaldırırsınız ve sonra ondan mesaj gelmesini beklersiniz. facebook'a her giriş yaptığınızda onun profiline saldırır, etkinliklerini incelersiniz.

    ve bir gün profilinde paylaştığı ufak bir notu okursunuz.

    okudukça gözleriniz dolar...

    hatta o kadar kendinizden geçersiniz ki, içinizden 'lan bu beni anlatıyo bu yazısında' dersiniz.

    ama kahrolası gururunuz yüzünden elinizden hiçbir şey gelmez ve siz yine oturduğunuz yerden bilgisayarınızın monitörüne gözünüzden yaşlar aka aka bakarak fişi çeker ve kalan hayatınıza devam etmek adına arkanıza bile bakmadan gidersiniz...
    1 ...
  4. 3.
  5. onca kazığı yenmesine rağmen saçma bi şekilde özlenen insandır dost değildir.
    3 ...
  6. 4.
  7. yapılan onca hatadan sonra tek kelime etmeyi bırak telefonda rehberden ismine bile bakamamak.yaşanan onca şeyden sonra sadece hatıralarla başbaşa kalmak.o dostluğu istemek.tekrar yanında olmak.dost kavramını gözler dolu dolu yad etmek.
    0 ...
  8. 5.
  9. farkettikten sonra cepteki telefona bakar iş, fakat içinizi kaplayan geçmiş yıllar aramanıza mani olur. o neden aramıyor diye bahane bile bulunur. oysa bahanelerle geçmiştir yıllar onu farkedebilmek de önemlidir.
    0 ...
  10. 6.
  11. (bkz: fark etmek daha da iyi sanki)
    insanın içini burkan, gözlerini dolduran bir hadisedir ayrıca.
    0 ...
  12. 7.
  13. 8.
  14. Özlüyorum gercektende ama eski eskide kaldı yenilerini bakmak lazım bir tane derdim dostum benim yıllardır 2 tane dostum var zaten bir taneside olmaz olsun....
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük