bi biyografi hastası olarak ,kendisinin nasıl böyle insanlıktan çıktığını çok merak ediyorum.. almanlardaki inanılmaz itaat etme güdüsü belki drittes reichı bi nebze açıklar , zira almanlar düşünmez sorgulamaz , itaat ederler.. ama anlık fevri barbarlığından başka bi esprisi olmayan bi türkün , nası bu kadar organize işkence edebildiği nası bu kadar insanları " biz öldük mü acaba"yı sorgulatacak kadar çökerttiği beni gerçekten merak ettiriyo.. onca sahafta dolaştım , insanların tip tip bakmalarına rağmen her kitapçıda sordum fakat kendisinin yaşam öyküsünü anlatan bi kitap bulamadım..
çok yazık.. bu adamı iyice analiz etmek büyük ihtimalle kendisinin muzdarip olduğu nefret denen hastalığı çözmeye yarayabilirdi.. artık anası mı sevmemiş babası mı taciz etmiş derdi her neydiyse , kendisinin ölmüş olması bana ona benzeme pahasına rağmen huzur veriyor..
ismi; parklarda, kışlalarda, caddelerde ve türk evlatlarının kalplerinde yaşayan şehit subay. ölüm şekline bakıp orgazm olanların bir numara büyüklerini malum organlarından copla orgazm ederdi. izindeyiz.
Ülkemizin en işkenceci işkencecisi kimdir, diye sorulsa; ben başa Esat Oktay Yıldıran adını yazarım DA, ula bu Yılmaz Özdil şimdi bir yerden Esat Oktay Yıldıran'ı kahraman ilan edecek bir şeyler de buluverir!!
kahraman türk subayıdır. kıbrıs gazilerindendir, az rum götü sikmemiştir. dönünce de kokuşmuş iğrenç pkk sevicilerine diyarbakır kalesinde haddini bildirmiştir. her gün ruhuna fatiha okuyorum.
pkk başımıza sardığı falan da hikayedir. öptüğü orospu evlatları zaten pkk sevicisiydi, keşke gebertseymiş hepsini. tek hatası bu.
karanlık bir adamdır. hayat hikayesini araştırırsanız 1974 kıbrıs harekatından öncesi yoktur. sanki dersin 1974'te uzaydan inmiş. yalnız şimdi ismini şimdi hatırlamadığım ve tekrar tekrar aradığım halde bulamadığım bir internet adresinde şili'ye eğitime gönderildiği, ve burada işkencenin inceliklerini öğrendiği, ilk tatbik yeri olarak kıbrısta kundaktaki rum bebeklerinin kafasını koparma, ciğerini sökme gibi yamyamlıklar yaptığı yazıyordu. zaten ardından diyarbakır cezaevinde namını yürütmüştür.
yine aynı sitede ölümüyle ilgili olarak; infazını gerçekleştiren kişinin önce ona "beni tanıdın mı?" diye sorduğu "evet" cevabını aldıktan sonra "isterse otobüsten inebileceklerini" söylediği ardından "laz kemalin selamı var." diyerek tetiğe ard arda bastığı yazılıydı.
eğer bu son kısım gerçekse tetiği çeken kişinin aynı zamanda diyarbakır'da işkence görmüş bir kişi olduğunu gösteriyor.
kişisel görüşüme gelirsek ben bu kanı bozuk adamın oğlu olsaydım kendimi kısırlaştırırdım hani bu dna, bu genetik, bu utanç devam etmesin diye..
en merak ettiğim şeyde bunca yaptığı zulum, işkence, onursuzluk bugün açığa çıkmışken acaba eşi ve çocukları babaları ile gurur duyuyorlar mı?
Hak ettiği şekil de can vermiştir,sokak ortasında can çekişerek.
böylesine yatak ta can vermek anca lütuf olur du zaten.
Uğruna işkenceler yaptığı devleti ve Türkçülüğü onu yalnız bırakmış ve bir paçavra gibi kullanıp atmıştır.
kimsesiz korumasız bir şekil de yaşamış meslek bitiminden sonra .
Kıbrıs ta ve diyarbakır da yaptıklarının bedelini en ağır şekil de diğer dünya da da görüyordur umarım.