Es
Es deli rüzgâr gibi başımda,
Hoyrat hoyrat mutsuzluk.
Sen git can durmanın gelsin,
Çalsın kapımı artık mutluluk.
Çıksın karşıma ansızın,
Belki böylece hafifler yürek sızım.
Hoş! sen essende, gürlesende bir ölüden farksızım,
Sen kalsan da gitsen de,
Ben yine bu dünyada yalnızım..!!
bugün tesadüf eseri denk geldiğim, aylar önce yazdığım ama gömdüğüm bir yazıyı hatırlatan şarkı değil,ağıt.
önümde 3 tane hap duruyordu.yuvarlak, düğme büyüklüğünde, birleştiğinde beni dakikalar içinde sessiz bir ölüme sürükleyecek, 3 adet çıkış yolu.
hayatımın farklı dönemlerimde en iyi dostum olan 3 adet ilaç.
kırmızı reçete ile satılan 3 adet küçük hap.
hilton otelin 12.katında, siyah perdeler çekilmiş, tek başıma, o büyük yatağın üstünde otururken, 3 hapa bakıyordum, çarşafın üstünde duran.
girmem gereken sınava gitmemiş, sen git diyerek onu yollamıştım.
önümde duran haplarla veda etmek için.
ne skandal ama.
hilton'da ölü bulunmak.
o sırada, televizyondaki kanalda es çalıyordu.
es nereye istersen, nerde çok sevdiysen.
sahi nereye esmek istiyordun sen? 1 sene öncesinde, bu şarkıyla sabahladığın, iki kalp arasında gidip geldiğin, bir yandan benle hayaller kurarken bir yandan başkasının gönlünde filizlenmeye başlarken nereye esmek istiyordun? nerde çok sevmiştin, kimi? hangimizi? bu kadar sürünceye sokup, bu kadar acı çektirmek zorunda mıydın bana? o zamanlar bilmiyordum ki, bu acıların daha her şeyin başlangıcıymış,ve o zaman arkama bakmadan dönüp gitmeliymişim.
2 hafta önce, yüzüklerin havada uçuştuğu anlarda, neyin çekişmesiydi bu? bitmesi gereken bir ilişkinin neden son çığlığıydı bu? olmuyorsa bitirmeliydik, olmuyorsa gitmeliydin sende bana aldırmadan.
12 saat önce, ben ağlarken, kendimi yerlere atarken gitme diye, gidicem diye tutturduğunda, gitmeliydin.
madem gidecektin,gitmeliydin.
ağlarken gözlerime acımasızca bakmak yerine,
gitmeliydin.
7 saat önce, bana uzun uzun bakıp, ankara'ya dön dedin.
ankara'ya dönmem gerektiğini bana 5 ay önce söylemeliydin, gel demek yerine.
hayatına benimle değil de, o aklında kişiyle devam etmek istediğini ben hayatımı mahvetmeden önce söylemeliydin.
ben ağlamaktan kendimi yırtmadan önce.
4 saat önce, benim aklımdan satırlarca yazı geçerken,uyuyamazken,sen kimbilir hangi rüyadaydın.
uyanmalıydın.
1 saat önce beni bırakıp giderken, hiç bir şey yokmuş gibi öperken, beni son kez gördüğünün farkına varmalıydın.
umurunda değildi.
ve şimdi,ben, bu haplar önümde dururken,belki de hayatımın boktanlığına,gençliğime,güzelliğime,yaptığım hatalara, seni bu kadar çok sevdiğime lanet ederken, sen, en başından sen gitmeliydin.
gittin.
ne de güzel gittin.
hala rüyalarımda gidişin.
ama olsun, her gidişin bir anlamı olmalıydı ki,benim anlamadığım.
An itibariyle powerturk adlı kanalda rastladığım ve pepee'nin orada ne aradığını sorguladığım mustafa ceceli şarkısı. Bakayım vallahi pepee. hay allah.