bütün şehirlerin ruhu varsa, erzurum, dört çocukla genç yaşta dul kalmış, çilekeş, vefakar, merhametli bir annedir. soğuk havalarda ayaz yemiş yüzüne erken düşen çizgileri, çatlamış topukları ve nasırlı elleriyle yaşam telaşındadır. erzurum bir annedir; "canım, tatlım, bebeğim" diye sevmez evladını, "can!" der bağrına basar.
fetullah gülen'in para pompasıyla şişirdiği ultra muhafazakar, gerici yer. halk otubüslerinde bir metre yüksekliğinde, bir metre eninde kadınlar ay bu erkek bunun yanında oturmam diye tepki verebilir. merkezinde adamlar kısa kolu tişört giydiğin için " oğlum adam gibi bir şey giy" diyebilir. biraz kaldıktan sonra acaba kaç yıl sonra medeniyet buralara gelebilir diye düşünürsünüz.
2011 Winter Universiade kış olimpiyatlarında hockey oynadığım, çağ kebabıyla meşhur. palandöken dağıyla kayak turizminin 1. numaraları yerlerindendir. ayrıca insanları çok cana yakındır.
Örnek:
batılı genç: selams kanks hockey oynamaya geldim izmirden nasılsın dostum yha?
erzurumlu genç: aleyküm selam gardaş! hoşgeldin, la o ne öyle kanks falan doğru düzgün gonuş yoqsa avu paki gafanda patlatiram ha!
samimidir erzurumun birde teyo pehlivanı vardır fıkralarıyla kırıp, geçirir.
tarihi m.s. 400' lere dayanan kadim bir şehrimizdir. cağ kebabı, oltu taşı, tortum şelalesi gibi pek çok güzelliğiyle iştihar etmiştir. fakat en önemli özelliği adam gibi gibi adamların nüfus içindeki dağılımının türkiye ortalamasının pek çok üzerinde olmasıdır. hele ki erzurum' un bağrından çıkan mühim zevat sayılamayacak kadar çoktur. büyükşehirdir. yine de ''burada gezilecek bi'yer yok diyen ayılar mevcuttur. '' yakutiye medresesini, saat kulesini de duymadın be ayı! '' diyesim vardur bu ayılara.
Sevmediğim memleketimdir. Soğuktur. Öyle bir rüzgarı vardır ki, nasıl bir etki yarattığını farketmezsin ama çarpar. Üniversite ile renklenmiştir ayrıca.
ülkemizin en güzel şehirlerinden biridir.
konu erzurum olunca bok atma yarışına girmiş herkes. gelmiş olduğunuz memleketiniz güllük gülistanlık mı? her suç, kötülük, pislik erzurumda oluyormuş gibi gösterilmesi kendi kalbinizi gösterir. saymış olduğunuz kötü şeylerin hepsi ülkenin her yerinde oluyor. beğenmeyenlerin de neden beğenmediği belli. oruç yiyeni dövüyorlarmış. peh peh.. ben oruçluyken karşımda göstere göstere yersen dayağı yersin elbette. oruç tutmayanlara saygı diye bir şey varsa tutanlara saygı diye bir şey de vardır. üstelik tutanların daha fazla olduğu bir yerde.
bir diğer konu erzurumda çarşaflı çokmuş, rahat gezemiyormuşsun sevgilinle de bıdı bıdı.. sevgilini milleti heveslendire heveslendire hayvanlar gibi sokak ortasında beceremediğin için mi bu sitemin yoksa kurtuluş savaşındaki ninelerimizin giydiği çarşaftan nefret ettiğin için mi açıklarsanız sevinirim??? ne farkın var senin çarşaf düşmanlığı yapıp da kalkışmaya sebep olan urfa daki bir fransızdan? rahatsız oluyorsan defolup gidersin. ya da fransız kalır memleketinde bol bol kıçı açık görebilirsin.
erzurum halkı yobaz filan değildir. kendi kafa yapınıza göre yer ararsanız dünyanın hiç bir yerinde yaşayamazsınız. erzurumun dadaş diye tabir edilen insanları kültürlü, temiz, anlayışlı ve misafirperverdir... at gözlüklerini çıkarıp bakmanızda fayda var. ayrıca kızlara laf atan, serseri tipli, gösteriş meraklısı ve abaza türünden insanlar herkesin memleketinde var. kendi memleketlerinizi temize çıkarmayın.
siz bana gelin ben sizi has insanlarla tanıştırayım erzurumu tanıtayım da bu söylediklerinizden utanın.
tayin haberini ilk duyduğunda nasıl yasarım demiştim. topladık tası tarağı haydi düştük yollara. ilk zamanlar zor geldi soğuğu, konusulanları anlaması. ama orda kurduğum arkadaşlıklarımı orda gördüğüm vefayı dostluğu hiç bir yerde yasamadım. garip bir şekilde insanı kendine bağlıyor bu şehir. ağlayarak geldiğim bu şehirden yine ağlayarak gittim. en güzel diyebileceğim anıları orda yasadım. Kim ne derse desin has sehirdir adap yol usturup bilen yasanılan yerdir vesselam ...
aynı gün içinde yağmur kar dolu hepsi yağar.bir ara güneş açar ama hava hep soğuktur.mayıs ayında bile bunlar yaşanabilir.
ama insanı iyidir,tok gözlüdür.
erzurum denince soğunun yanında tabi akla hiç şüphesiz ki milli mücadele gelir.
eh milli mücadele ve erzurum denince de kuvayı milliye destanı ve nazım hikmet akla gelir.
erzurum'da on dört gün sürdü kongre:
orda, mazlum milletlerden bahsedildi
bütün mazlum milletlerden
ve emperyalizme karşı dövüşenlerinden onların.
orda, bir şurayı milli'den bahsedildi,
iradei milliyeye müstenit bir şurayı milli'den.
buna rağmen
"asi gelmeyelim" diyenler vardı,
"makamı hilafet ve saltanata."
hatta casuslar vardı içerde.
buna rağmen
"bütün akşamı vatan bir kuldur" denildi.
"kabul olunmaz," denildi,
"manda ve himaye..."
buna rağmen
istanbul'da birçok hanımlar, beyler, paşalar,
türk halkından kesmişlerdi umudu.
yağdırıldı telgraflar erzurum'a:
"amerikan mandası altına girelim," diye.
"istiklal, diyorlardı, şayanı arzu ve tercihtir, amma
bugün bu, diyorlardı mümkün değil,
birkaç vilayet, diyorlardı, kalacak elde,
şu halde, diyorlardı, şu halde,
memaliki osmaniye'nin cümlesine şamil
amerikan mandaterliğini talep etmeği
memleketimiz için en nafi
bir şekli hal kabul ediyoruz."
fakat bu şekli halli kabul etmedi erzurumlu.