sadece iki caddesi vardır her şey pahalıdır ve ucuz kelimesi bilinmez. böyle dezavantajları vardır ama erzincan insanı kadar mükemmel insanı hiçbir yerde görmedim. ayrıca yaz günleri akşamüstü beşten sonra çıkan rüzgarlar gününüzü zehir edebilir.
Doğal güzellikler olarak Türkiye'de ilk 10'a girer fikrimce. Erzincan'a gidip de ekşisu ve Çağlayan(girlevik şelalesi)'ı görmeden dönmek büyük bir kayıptır. Bu şehrin 4 tarafı da dağlarla çevrilidir ve bu dağlar yılın 8 ayı boyunca karlarla kaplıdır ancak iklimi ılımandır.
Üniversite olarak Hukuk fakültesi ve Eğitim fakültesi mevcuttur. Eskiden Atatürk üniversitesine bağlı olan bu fakülteler 2008 yılında Erzincan üniversitesi adını almıştır...
Doğal güzellikler bakımından mükemmel olan bu şehirin tek eksik yanı halkının biraz gerici ve tutucu olmasıdır. Sevgilinizle yolda sarılarak yürürseniz yerli halktan birileriyle kavga etmeniz işten bile değildir. Kafelerinde aile bölümü uygulaması vardır, erkek erkeğe eğlenmek diye bi kavram yoktur. Eğer erkek erkeğe bir mekana gitmişseniz sizi mekanın en kötü masasına oturturlar. Ancak özünde iyi insandır Erzincalılar.
Ermerkezde yapılan kumpir ve pizza kadar lezzetlisini izmir'de yiyemezsiniz. Ancak çok yerli halkın çok övündüğü yaprak dönerini sakın yemeyin mideniz bulanır, çünkü çok fazla yağ koyarlar.
en nihayetinde güzel şehirdir vesselam.
incitek fm isminde güzel bir radyosu olan şehir. bir de bu türküler eşliğinde izle erzincan'ı, yaşa, nefes al... bak o zaman erzincan nasıl iz bırakıyo zihninde.
2 tane caddeye sahip olan nefret etmeye başladığım ve bir an önce kurtulmak istediğim berbat bir şehir.
türkiyenin en pahalı şehri.Şehre ilk geldiğimde otogarda bir abi yanındaki kankasına aynen şunu söylüyordu:
domatesin kilosu pazarda altı lira olur mu ya? 92'de olan deprem gibi sallansın istiyorum bu şehir.Sallansın ki şu şımarıklığı ve pahalılığı üzerinden atsın.ölen ölür kalan sağlar bizimdir.
muhteşem insanların yaşadığı, adam gibi adamıyla ünlü güzelim şehrimiz.
annemin memleketidir. babamın kayserili oluşu beni tam bi kayserili yapmadı sanırım hiçbir zaman. hep erzincan'a, erzincanlılara daha yakın hissettim kendimi. erzincan'ın insanı çok sıcaktır, samimidir. 2 lokma ekmeği varsa 2'sini de sana verir. öyle klas insanı vardır buranın.
çok misafirperverlerdir. gittiğinizde sizi öyle bir ağırlarlar ki; böyle misafirperver varlıklar görmediğinize emin olabilirsiniz erzincanın insanını gördükten sonra. rahmetli anneannem de öyleydi zaten.
girlevik şelalesi'nin suyunu biraz kısmış olsalar da şelalenin en üst kısmına çıktığınızda cennete geldiğinizi zannedebilirsiniz. şelalenin üst kısmı tamamen yemyeşik çimenlik ve dümdüz uzanan güzel yeşillikte görüp görebileceğiniz en güzel ağaçlar, çiçekler...
o şelale yaz günü bile buz gibidir. ayaklarınız donar. her babayiğidin harcı değildir orda çıplak ayak dolaşmak. üşütür. kışın hiç gitmedim ama kışın donuyormuş gördüğüm kadarıyla. tam bir doğa harikası. kışın görmeli bir de.
munzur dağı'nın heybetli görüntüsü ve adına yazılan türküleri herkes duymuştur. bir de unutulmamalıdır ki 1939 yılında 8.7'lik depremde 40000 insan ölmüştür bu şehirde. 92 yılında da 653 kişi ölmüştür. içlerinden biri de benim dayımdı.
o yüzden munzur dağını her görüşümde şu türkü gelir aklıma. annemin neden bu türküde ağladığına anlam veremezdim küçükken.
iki büyük depremle yıkılıp yeniden inşa edilen, merhum vali recep yazıcıoğlu ile müthiş bir gelişim gösteren, milliyetçi, bdp'nin doğuda aday gösteremediği nadir illerimizden, orada doğup büyümesem de bazı yazlar kemahtaki köyüme gittiğim şirin memleketim.
Depremlerle yıkılıp yıkılıp yeniden yapılan, recep yazıcıoğlu, nam-ı değer süper valinin katkılarıyla tekrardan kurulan, raftingi sevenlerin uğrak yeri olan, tulum peyniri ve balının ünüyle tanınan şirin memleketim.
27 ARALIK 1939 senesinde richter ölçeğine göre 8.6 şiddetinde depremle haritadan silinen ve 40.000 insanımızın ölümüyle makus talihine yenik düşen kuzey doğu anadolu şehrimizdir.