bilimin, etrafında gördüğüm gerçek dünya ile ilgili çizdiği resmin yetersiz kalışı beni hayrete düşürüyor. bilim bize gerçekle alakalı pek çok bilgi verip, deneyimlerimizi muhteşem ve tutarlı bir düzene koysa bile bizi çok yakından alakadar eden ve kalbimize dokunan bazı şeyler hakkında delirtici şekilde sessizliğe gömülüyor. kırmızı ve mavi, acı ve tatlı, fiziksel acı ve fiziksel zevk ile ilgili tek kelime edemiyor; güzel ve çirkin iyi ve kötü, tanrı ve sonsuzluk ile ilgili hiçbir şey bilmiyor. bazen bu alanlardaki sorulara cevap veriyormuş gibi görünse de cevapları genellikle o kadar aptalca oluyor ki ciddiye bile alamıyorsunuz. (erwin schrödinger)
En çok bir kediyle kurguladığı düşünce deneyiyle ünlü olan bilim adamı.
yahudi olmamasına karşın Nazizme duyduğu nefret sebebiyle 1934 yılında Almanya'yı terk eder. Bulduğu dalga denklemi ile 1933 yılında Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüş olsa da, kurduğu alışılmadık cinsel ilişkiler sebebiyle Oxford ve Princeton Üniversiteleri'nden dışlanır ve Graz Üniversitesi'nde ders vermeye başlar.
Bir süre sonra Naziler Avusturya'ya girdiğinde ise, yahudi düşmanlığına duyduğu nefret ve Einstein ile olan dostluğu sebebiyle hayatı tehlikeye girer. Bu sebeple ünlü bilim insanı, kendisini kabul eden ender ülkelerden bir tanesi olan irlanda'ya kaçar ve Dublin'de teorik fizik konusunda daha sonradan büyük başarı elde edecek okulun kuruluşuna destek olur; ardından DNA'nın yapısını ortaya çıkarmak konusunda büyük öneme sahip olan kitabını yazar.
schrödinger oxford'da iki kadinla birlikte yasiyordu. hem esi annemarie bertel hem de metresi hilde march ile. hilde ise schrödinger'in asistanı olan arthur march'ın eşiydi. yani schrödinger tam bir ffm'ciydi. baska kadinlar da vardi muhtemelen ama kayitlarda gecen tek isim bu. dalga gecmiyorum bu arada. gercekten boyle.