yazılarını * okurken güldürebilme yetisi olan genel yayın yönetmenidir. seçim öncesinde cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında yazdığı yazılarla pollyanna olduğunu düşündüren, yaptığı çocukça ve saf yorumlarla ziyadesiyle gülümseten genel yayın yönetmeni. türban dan kozmetiksel bir sorun diye bahsederek yüzeyselliğin dibine vurmuş, tarihte hitler'in de güçlü bir kişiliği olduğu su götürmez bir gerçekken *, her ne olursa olsun cumhurbaşkanımızın güçlü bir kişilik olmasını dilemiştir. ayrıca ölümlerle ilgili yazı yazmamasını dileğim zira barış akarsu nun ölümün bahsederken aslında genç yaşta ölümün bazen bir şans olduğunu iddia etmiş kişidir. bugünkü yazısında ise bekir çoşkun un muhalefet uslübunu göklere çıkarırken isim vermeden lakap takan, iftira ve hakaret eden yazarları, ki adres belli, eleştirme gayretinde bulunmuştur.
" Benim çok inanmadığım bir mesleki inanış vardır.
Bazılarımız, gazetecinin ille de muhalif olması gerektiğine inanır.
Ben buna inanmamakla kalmam, bir de aksini yaparım.
Ama bu arkadaşlarımızı gördükçe, yazarların muhalif olmak için yaratıldığına inanasım geliyor. "
nedense bir siyasiyle röportaj yaptıktan sonra, 'o gün sadece, yalnızca, bir tek, bana ne dedi' diye gizemli ve sürekli kendini ayrıcalıklı kıldığı yazılar yazan köşe yazarı insanı...
erdoğan'a oy verir miyim? başlıklı yazısında bir türlü cesaret edip''veririm''/''vermem''diyememiş, lafı dolandırmış yazar.
her nasıl oluyorsa bazı köşe yazarları bir yandan''benim kalemim satılık değil, kimseden korkum yok, düşündüğümü yazarım''diye naralar atarken gururla, bir yandansa kendileriyle ilgili kendi sorularına, net cevaplar vermekten kaçınabiliyorlar.
şimdi şu yazıya bakınca sayın özkök, ben başlıkta sorduğunuz soruya ne cevap verdiğinizi anlayamadım.''evet akp'ye oy verilebilir''demişsiniz. kimse bunun aksini zaten iddia edemez. seçime katılan her partiye oy verilebilir. hayır, derdim sizin hangi partiye oy vereceğinizin merakı içinde olmam,hayatımın anlamının''acaba özkök hangi partiye oy verecek?''sorusu üzerine kurulmuş olması değil. sadece kendi kendinize net bir soru sordunuz, bari net bir şekilde cevaplayabilseydiniz. evirip çevirince komik oluyor da biraz.
tek cümle üzerine haftalar boyu yazı yazabilen; aydın doğan'ın doğan medya grubundaki yansımasıdır. yazılarında şöyle muhabbetler sık geçer:
"geçen günki yazımda çok önemli bir cümleyi atlamışım. şimdi o cümleyi yazacağım. peki neydi o cümle...."
ya da
"başkakanla geçen gün elimde petrus şarabı ile muhabbet ederken ona bir soru sordum. peki neydi bu çok önemli soru? önce şunu kendimize itiraf etmeliyiz..."
gibi konular ile köşeyi resmen işgal eder. 4 kasım 2002 sabahı öyle bir dönüş yaşamıştır ki matematik bilimi bu dönüşü tanımlamakta aciz kalmıştır.
-ecek, -acak'ı yazıldığı gibi okuyan, bu açıdan bakıldığında türkçeyi yeni öğrenen bi köy yumurtasıyla, türkiyemizin en büyük gazetesinin genel yayın yönetmeninin temelde pek bi farkının olmadığını bize kanıtlayan değerli! yazar.
ertuğrul özkök'ün bugünlerde tv de yayınlanan reklamlarında rahatlıkla görülebilir.
aynı fatih altaylı ya da recep tayyip erdoğan gibi hiçbir vasfa sahip olmadan yüksek mevkilere gelinebileceğinin kanıtlarındandır, ülkenin ve basının içinde bulunduğu acınası durumu görmemize yarar.
pek sevmediğim ama zaman'a çatınca biraz olsun yumu$adığım ki$i.
yazısı;
En makulu bile böyle
BAĞCILAR'da lisedeki toplu namaz olayına dini hassasiyeti olan medyadan gelen tepkilere bakıyorum.
içlerinden en makul görünen "Zaman" gazetesinin manşeti bile şöyle:
"Namaz düşmanlığına tepki yağdı."
Evet, Milli Eğitim Bakanı'nın bile "Böyle bir uygulama yok" dediği bir toplu namaz olayını gündeme getirenlere, bir saniye bile düşünmeden yapıştırdığı etiket bu:
"Namaz düşmanları."
Arkasından da "Din düşmanları" etiketi gelecek.
Türkiye işte bu kafayla "savaşan kutuplar" haline getiriliyor.
Bazı fanatik dinci gazetelere bir şey demiyorum.
Onların günlük gıdası bu "muharebe düzeni" nde sağlanıyor.
Ama Zaman gibi bir gazete bunu yapıyorsa, artık, önüne gelene "Vatan haini", "Ali Kemal" damgasını yapıştıranlara söyleyecek tek sözü kalmaz.
AKP, merkeze gelmek isterken, bu arkadaşlarımız, en küçük eleştirilerde, bamteline basılmış gibi hemen eski mevzilerine dönüyorlar.
AKP merkeze gelecekse, bu savaş çığlıklarına kulaklarını kapatmalı.
Çünkü, dini ideoloji haline getirip, oraya buraya "sokuşturma kültürü", açıkça bir "din ticareti"dir.
Yoksa, bu ülkede isteyen herkesin namazını serbestçe kılabildiğini onlar da biliyor.
Diyorum ya, maksat namaz falan kılmak değil, liseyi imam hatip okuluna çevirmek...
genel yayın yönetmeni olduğu hürriyetin yayın politikasını şu örnekle cümle aleme ilan etmiş er kişidir:
"ben fenerbahçeliyim. bir kaç gün önce bir arkadaşımız andriy shevchenkonun fenerbahçeye geleceğiyle ilgili güzel bir haber yapmıştı. öyle inandırıcıydı ki shevchenko nun fenerbahçeye gelmeyeceğini bildiğim halde bu haberi baştan sona keyif alarak okudum. ertesi gün bir bahane bulup shevchenko nun gelemeyeceğini yazdılar. (...) gazeteler gazete gibi değil, bir medya kuruluşu gibi yönetilmelidir artık. gazetelerin birinci amacı haber ve fikir vermektedir. bir medya kuruluşunun birinci amacı ise para kazanmaktır. devir hayal pazarlama devridir. en iyi hayal pazarlayacak alanlardan biri de spordur. insanlar 'sevçenko fenere gelecek' haberini okuyarak hayal kurmaya başlıyorlar ve mutlu oluyorlar. insanlar mutlu oluyorlarsa bundan rahatsız olmamak lazım"
bunu söyleyen hürriyet gazetesinin türkiyenin amiral gazetesi olduğunu iddia eden bir genel yayın yönetmeni. ben bundan sonra hürriyet gazetesinin hangi haberine inanayım. bu haber doğru mu yoksa birisi keyiflensin diye mi yazılmış diye paranoya yapmaz mıyım? ekonomi çok iyi haberi okuyorum acaba öyle mi? asker rahatsız, gerçekten öyle mi? her yer tarikatçı doldu, birileri bundan mutlu oluyor ama gerçek mi? kişisel olarak aldığım karar neticesinde bundan sonra hürriyet gazetesi almamaya karar verdim. ben kendini bilmez bir iki kişinin kendi fildişi kulelerinden beni mutlu etmek ayağına benimle dalga geçmesine tahammül edemem.
kartel medyanın liderlerindendir. sürekli yalan haber yapmasıyla ünlü olan bu yazar haberleri araştırmadan ve önyargıyla hazırlar. ayrıca tam bir emperyalist savunucusudur ve abd yalakasıdır.
Bugünki yazısına ''Claudia Schiffer'la bir gece''
başlığını atan ve ''Önce işin en keyifli anından başlayayım.Önceki gün Claudia Schiffer'la bir gece geçirdim.'' girişini yapan, yazılarını kaliteli şarap, kadın ve ABD'nin faydaları konularına ayıran Hürriyet gazetesi'nin ciddi! genel yayın koordinatörü