bugün

ertuğrul özkirk yahut ertuğrul özköşk olarak da bilinir kendileri.
aynı fatih altaylı ya da recep tayyip erdoğan gibi hiçbir vasfa sahip olmadan yüksek mevkilere gelinebileceğinin kanıtlarındandır, ülkenin ve basının içinde bulunduğu acınası durumu görmemize yarar.
-ecek, -acak'ı yazıldığı gibi okuyan, bu açıdan bakıldığında türkçeyi yeni öğrenen bi köy yumurtasıyla, türkiyemizin en büyük gazetesinin genel yayın yönetmeninin temelde pek bi farkının olmadığını bize kanıtlayan değerli! yazar.

ertuğrul özkök'ün bugünlerde tv de yayınlanan reklamlarında rahatlıkla görülebilir.
bugünkü yazısında;

UFUK Güldemir, ölümünden sonra "My Way" şarkısının çalınmasını istemişti.

Siz de kendi kendinize sordunuz mu?

Bir gün kader tecelli ettiği zaman arkanızdan hangi parçanın çalınmasını isterdiniz?

Biz geçenlerde yazı işleri masasında uzun uzun bunu tartıştık.

Ben kendi şarkımı seçtim:

John Lennon'un "Imagine" şarkısı.

diyen yazar.
amerika pkk'yı nasıl desteklemiyorsa, akp'yi de oyle desteklemeyen(!) ZAT. Hayatında hiçbir şey olamamıştır. Hep oldurulmuştur da ayrıca.
tek cümle üzerine haftalar boyu yazı yazabilen; aydın doğan'ın doğan medya grubundaki yansımasıdır. yazılarında şöyle muhabbetler sık geçer:
"geçen günki yazımda çok önemli bir cümleyi atlamışım. şimdi o cümleyi yazacağım. peki neydi o cümle...."
ya da
"başkakanla geçen gün elimde petrus şarabı ile muhabbet ederken ona bir soru sordum. peki neydi bu çok önemli soru? önce şunu kendimize itiraf etmeliyiz..."
gibi konular ile köşeyi resmen işgal eder. 4 kasım 2002 sabahı öyle bir dönüş yaşamıştır ki matematik bilimi bu dönüşü tanımlamakta aciz kalmıştır.
erdoğan'a oy verir miyim? başlıklı yazısında bir türlü cesaret edip''veririm''/''vermem''diyememiş, lafı dolandırmış yazar.

her nasıl oluyorsa bazı köşe yazarları bir yandan''benim kalemim satılık değil, kimseden korkum yok, düşündüğümü yazarım''diye naralar atarken gururla, bir yandansa kendileriyle ilgili kendi sorularına, net cevaplar vermekten kaçınabiliyorlar.

http://www.hurriyet.com.t...ar/6911696.asp?yazarid=10

şimdi şu yazıya bakınca sayın özkök, ben başlıkta sorduğunuz soruya ne cevap verdiğinizi anlayamadım.''evet akp'ye oy verilebilir''demişsiniz. kimse bunun aksini zaten iddia edemez. seçime katılan her partiye oy verilebilir. hayır, derdim sizin hangi partiye oy vereceğinizin merakı içinde olmam,hayatımın anlamının''acaba özkök hangi partiye oy verecek?''sorusu üzerine kurulmuş olması değil. sadece kendi kendinize net bir soru sordunuz, bari net bir şekilde cevaplayabilseydiniz. evirip çevirince komik oluyor da biraz.
nedense bir siyasiyle röportaj yaptıktan sonra, 'o gün sadece, yalnızca, bir tek, bana ne dedi' diye gizemli ve sürekli kendini ayrıcalıklı kıldığı yazılar yazan köşe yazarı insanı...
metal fırtına kitabında abd yanlısı gazeteciler diye bir bölümde kanımca kendisine atıfta bulunulan hürriyet gazetesi köşe yazarı..
adını da soyadını * hak etmeyen bir nevi yazımsal bukalemin.
bu aralar yağdanlığı bol yazar.
(bkz: abi bana bi köşe verirsin artık di mi)
ilk kongrede chp genel başkanlığına aday yazar. chp'yi doğan grubuna bağlayacakmış.
bugünkü yazısında şöyle bir $eyler yazmı$;

" Benim çok inanmadığım bir mesleki inanış vardır.
Bazılarımız, gazetecinin ille de muhalif olması gerektiğine inanır.
Ben buna inanmamakla kalmam, bir de aksini yaparım.
Ama bu arkadaşlarımızı gördükçe, yazarların muhalif olmak için yaratıldığına inanasım geliyor. "

yorum yapamadım vallahi ...
yazılarını * okurken güldürebilme yetisi olan genel yayın yönetmenidir. seçim öncesinde cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında yazdığı yazılarla pollyanna olduğunu düşündüren, yaptığı çocukça ve saf yorumlarla ziyadesiyle gülümseten genel yayın yönetmeni. türban dan kozmetiksel bir sorun diye bahsederek yüzeyselliğin dibine vurmuş, tarihte hitler'in de güçlü bir kişiliği olduğu su götürmez bir gerçekken *, her ne olursa olsun cumhurbaşkanımızın güçlü bir kişilik olmasını dilemiştir. ayrıca ölümlerle ilgili yazı yazmamasını dileğim zira barış akarsu nun ölümün bahsederken aslında genç yaşta ölümün bazen bir şans olduğunu iddia etmiş kişidir. bugünkü yazısında ise bekir çoşkun un muhalefet uslübunu göklere çıkarırken isim vermeden lakap takan, iftira ve hakaret eden yazarları, ki adres belli, eleştirme gayretinde bulunmuştur.
hürriyette ki 17 yıllık genel yayın yönetmenliği görevi ile * bu dalda bir rekora doğru koşan, yazılarında yalakalıktan başka hiçbirşey yapmayan kişi.
(bkz: sahibinin sesi)*
iddialara göre bundan birkaç hafta önce emin çölaşan'a artık bu kadar sert yazmayı bırak dediğinde, yazılarıma karışılmasına izin vermem cevabını alan ve buna karşılık o zaman görevinize son verme zorunda kalacağız diyen, hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni... Ben bu soğuklukta özkök ve zaman grubu arasındaki yakınlaşmayıda etken olarak görüyorum...
türkiye'de ki medya yozlaşmasının baş aktorlerinden. son yıllarda yayılan bulvar gazeteciliği ve kitleleri apolotikleştiren t.v. programlarınını türemesinde baş mimarlardan olan bir gazeteci. bunu başarmıştır, sebebi ise kitle iletişimini ve propaganda konusunda uzman olmasıdır.
emin çölaşan ın işine son verilmesi ile ciddi ilişkisi olduğunu düşündüğüm, "kim güçleniyosa onun yanına sığınırım" felsefesindeki hürriyet gazetesi editörü.
akp amigosu. 22 temmuz seçimlerinden sonra çılgın ve vurgulu yazılarıyla kalemini şimdi de cumhurbaşkanlığı seçimine çevirendir. cumhurbaşkanlığı seçimi içinse ampul desenli, sarı-beyaz, en ponponlusundan amigo kıyafetini giymiş ponponlarını "sayın abdullah gül", "siz layıksınız", "cumhurbaşkanlığı sonuna kadar hakkınız hede hödö yaşasın akp... oleyyyy " diyerekten sallayandır.
geçen hafta ki yazısında "abdullah gül cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmeli, halkı ondan bu şövalyeliği bekliyor", gibi cümleler kullanarak abdullah gül'ü şövalyeye benzeten *,ben abdullahı cumhurbaşkanı olmasada hep bi çok seviyorum izlenimi yaratan; fakat bu hafta abdullah gül'ün cumhurbaşkanlığına aday olması ile "biz seçim zamanı uzlaşma vaatlerine inandık" diyerek ponponları kıvırtan ama gene aynı yönde sallayandır. ben geçen hafta böle demiştim ama olsun abdullah gül gene de pek bi süper, haketmişti zaten, bidi bidi... ile "ben bilmem beyim bilir" mantığını benimsediğini son yazısında açıkca göstermektedir.
muhtemelen bugün epeyce kına kullanacak olan yazar.
her devrin adamı. ilkesizliginde bir sınırı olmalı.
emin çölaşanın hürriyetten kovulması üzerine tuncay özkan kanaltürk internet sitesinde yayınladığı yazısında şöyle diyor bu bey için;

şirret

ŞiRRET


Samimi görüntüsü vermişti.
Ne ilk yanılışım oldu ne de son.
Benimle ilk konuştuğunda yıllar önce samimi bir konuşma yaptığını sanmıştım.
Sonra görmekle kalmadım tanıdım.
O hiçbir zaman samimi olamazdı.
insanları korkularına göre kategorize eden.
Dünü, bugünü, yarını, önü, sonu, gençliği, yaşlılığı asla olamayacak bir amip; sevdası olmuş mudur, yüreği acıyla hiç yanmış mıdır,hiç ilaç almadan rahat bir uykusu var mıdır, hiç gözlerini ıslatarak yürekten gülmenin anlamını tadmış mıdır, isterik krizlerini demiyorum, insanca duygulardan bahsediyorum.
Sanmıyorum.
Özde şirret, sözde demokrat.
Tanrının sizi terk ettiğini hissettiğinizde o yanınızda biter.
inancınız, imanınız tam değilse destur savuş deyip, bildiğiniz duaları okuyup, tanrıya sığınmazsanız, son sürat kaçıp kurutulamazsanız, ruhunuzu ele geçirir. Dokunduğu an çürürsünüz.
Türkiye'nin çürüklerinin altında onun ve onun tarikatının meczuplarının imzası vardır.
Linç etmek isterse insanların özel yaşamını irdeler.
Kişilere lakap takar.
O her şeyi yapar, ama sonra pişmanlık ifade eder, ama sonra yine yapar. Sonra yeniden, yeniden.
Bitti sandığınız an yeniden.
Onu takip ederken "Yılanın beli kırılır".
Ona entellektüel diyen, onun şaraptan anladığını sanan, onun bir kültürü var zanneden yarı cahil bir takımla yol alıyor son sürat.
Tanrısı para, milleti para, zilleti para.
Savaş sever ama savaşmayacak, barıştan yana ama barış ona para kazandıracak. Güçlüyken herkesle iyi, zayıfa düşman.
Dostu var mı? Aldatmadığı kimse? Kirletmediği beyaz?
Yok.
Kalmadı.
Çıkarı için torununu..
Neyse...
Dün o koltuk için gözyaşı döktü, Ankara Hilton otelinde...
Bugün, Abdullah Gül ile ilgili yazıyor...
Olmasın Cumhurbaşkanı diye...
Niye dersiniz?
Türkiye'yi düşünüyor...
Güldürmeyin beni.
Hasan Doğan ile Ethem Sancak konuşursa, bak böyle yaz da baş efendiyle aran düzelsin dedik yazdı derlerse, yandı gülüm keten helvan... Seni omurgasız fırıldak seni...
Senden yazar olacak, sen aydın olacaksın, sen entelektüelsin öyle mi? Hadi oradan be...
O kadar ucuz mu sandın.
Adını koymadım buraya kadar ama siz hemen Ertuğrul Özkök dediniz değil mi?
Evet onu anlatıyorum.
Bugün Emin Çölaşan ile ilgili yazmış.
Bana da Akşamdan atıldığında ne oldu demiş.
Bak arşive anlarsın ne olduğunu.
Ben sevdama baş koymuşum, Türkiye için ölürüm, değil işten kovulmak, assalar kaç yazar.
Sen Emin Çölaşan'ın duruşunun gölgesinde semirip, o gölgeyi kendi gölgen sanmaktasın.
Yarın Bekir Çoşkun ve Emin Çölaşan kürek mahkumluğuna on birinci kayıkta devam etme kararı alırsa, sen de kayık ara kendine. Son günlerde ziyaret ettiğin yerlere bir de öz geçmiş bırak, belki işe alırlar.
Alacaklara senin kılavuzun olacak birkaç yazından örnek. sunacağım. Okusunlar senin insanlığını, okusunlar senin uzak görüşlülüğünü. Okusunlar da aydınlansınlar, senin karanlığında, kan ve gözyaşı ne anlama geliyor? Senin dediklerin yapılsaydı ne olurdu görsünler, senin önerilerinin kimin önerisi olduğuna baksınlar...
Ben herkesi Hürriyet'i ve Ertuğrul Özkök'ü protestoya, çağırıyorum. Elimizden ne geliyorsa, yapıp bugün Emin Çölaşan'a yapılmak istenene karşı çıkmalıyız. Dün Turgut Özal, Tansu Çiller istedi olmadı, bugün niye oluyor? Biz fikrimize sarılmak istenen zinciri parçalayıp atalım.
Çünkü bu adamlara acıyan onların zulmüne ortak demektir.
(bkz: maşa)
"adam gibi adam" deyiminin simetrisi. ıyyyyy