hürriyet gazetesi büyüdü; o da büyüdü. genel yayın yönetmeni olduğu zamanlar gazetede yazan gazetecelere laf etmedi; onlar gidince ya lafı çevirdi ya da sustu. siyasal iktidardan laf yiyince kendice;
şarap tanıttı,
kadınları anlattı,
abuk subuk ülkeleri gezdi,
popüler isimlerle sohbet yazılarını yazdı.
patronunu(aydın doğan) bile eleştiremedi. sanırsın tanrı ! bugün kötülediklerini dün savunuyordu. her gün yazdı belki de 10 binlerce yazısı var. kaçı yarına kalacak veya hatırlanacak. bu ülkeye hep yabancı kaldı. fil dişi kulede elit tabakayla kadeh kaldırırken avam kesimi eleştirsin bakalım.
şimdi de iş işten geçtikten sonra akp'ye yüklenen gazetecidir. her şey zamanında güzeldir. şimdi bilmiş bilmiş konuşmanın bir anlamı yoktur. yaşam tarzın seni kör etmiş. mevzuya yeni uyandın.
cnntürk'te aykırı sorular programında hükümete ve rte'ye şaşırtıcı derecede sert eleştirilerde bulunmuştur. programın sunucusu da bu rte'yi siz yazılarınızla ve doğan medya grubu olarak desteklerinizle bu hale getirdiniz diyerek konuşmayı son zamanlarda seyrettiğim en özgür programa dönüştürmüşlerdir. bu yalaka özkök değil mi ya diye gözlerime inanamadım. program tavsiye edilir.
28 şubat sürecinin darbe sevdalısı, dünün akp şakşakçısı, kafası karışık hürriyet gazetesi yazarı, çakma demokrat.
bu akşam yayınlanan aykırı sorular programında "cemaatin yaptığı gayri ahlaki propagandaya karşılık demokratik seçimle iktidara gelen hükümetin yanında olmalıyız, hükümeti kara propaganda ile değil sandıkta devirmeliyiz" diyerek herkesi şaşırttı.
gazeteciler darbe yapar mı sorusuna "gazeteci değil asker darbe yapar cevabı vererek, gazetesinin 28 şubat sürecindeki hükümet karşıtı, halkı galeyana getiren, askeri darbe yapmaya teşvik eden manşetlerini aklı sıra örtbas etmeye çalıştı. ilaveten, ukrayna'da ki sivil karışıklık ile Mısır'da ki askeri darbeyi aynı kefeye koyup "tabi Ukrayna Müslüman değil, Müslüman olsaydı hükümet kıyameti koparırdı" diyerek laf arasında müslümanlara çakmayı da ihmal etmedi.
28 şubat sürecinin darbe sevdalısı, dünün akp şakşakçısı, kafası karışık hürriyet gazetesi yazarı, çakma demokrat.
bu akşam yayınlanan aykırı sorular programında "cemaatin yaptığı gayri ahlaki propagandaya karşılık demokratik seçimle iktidara gelen hükümetin yanında olmalıyız, hükümeti kara propaganda ile değil sandıkta devirmeliyiz" diyerek herkesi şaşırttı.
gazeteciler darbe yapar mı sorusuna "gazeteci değil asker darbe yapar cevabı vererek, gazetesinin 28 şubat sürecindeki hükümet karşıtı, halkı galeyana getiren, askeri darbe yapmaya teşvik eden manşetlerini aklı sıra örtbas etmeye çalıştı. ilaveten, ukrayna'da ki sivil karışıklık ile Mısır'da ki askeri darbeyi aynı kefeye koyup "tabi Ukrayna Müslüman değil, Müslüman olsaydı hükümet kıyameti koparırdı" diyerek laf arasında müslümanlara çakmayı da ihmal etmedi.
bugünkü yazısından bir cümle:
"Aldığı yüzde 40 küsur oyla kendini tek adam ilan eden zata şunu ispat edeceğiz"
40 küsür oy dediği 49,5!
algı savaşları tüm hızı ile sürüyor.
iktidar güç kaybetmediğini göstermeye çalıştıkça muhalefet onu "küçültmeye" uğraşıyor!
laf oyunlarına gerek yok! gerçekleri yazacak yüreğiniz olsun yeter!
ama "seçilmiş diktatör" tanımlaması ve verdiği örnek iyi!
"Komşumuz Ukrayna'nın yolsuzluklara bulaşan diktatörü, yüzde 49.5 oyla seçilmişti. Şimdi, ayakkabı kutularına doldurduğu paralarla kaçtığı Rusyada bir taşra kentinde ikamet ediyor..." http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25948869.asp
edit2: bu da 04.05.2011 tarihli mehmet barlas yazısı
haziran genel seçimlerinde ak partinin birinci olacağı kesine yakın belli.
mhp barajın altında kalabilir mi? http://www.sabah.com.tr/Y...artinin-kaderini-belirler
rakibi küçültme ona atılacak oyun "boş oy olacağı" iddiası yaşatma chp'lileri baraj altında kalmasın diye mhp'ye oy vermeye yönelendirme iktidar yalakalarının uyguladığı bir taktikti.
hala anlamadılar bizim derdimiz sezen aksu'nun şarkılarıyla değil
derdimiz, yavşaklığı ile ilgili
yok geri dön
yok farkındayım
yok efendim kaybolan yıllar falan filan
ceren kenar türkiye gazetesindeki köşesindeki "önce oy istemeyi öğrenin" adlı yazıyla fena çakmış..
--spoiler--
ertuğrul,
ana akım bir medya kuruluşunda gazeteci olarak çalışıyor. eski
türkiye'nin hemen tüm günahlarının işbirlikçisi. kürtlere,
gayrimüslimlere, dindarlara yapılan zulmü meşrulaştıran söylemlerin
kurucu babalarından. on senedir pijamayla başbakan karşılayamadığı için
kendini mağdur hissediyor. beyaz türklerin dramını gözler önüne seren
bir kitap yazmış.
yılmaz, ana akım bir medya kuruluşunda
gazeteci olarak çalışıyor. hobileri arasında uludere saldırısında ölen
kürtlere katır demek, taksim'de öldürülen ingiliz holiganlar için 'leedsli
holiganlara taksim'de kafasına vura vura toprağı öptürdüler... leedsli
futbolculara ali sami yen'in çimlerinde cenaze namazı kıldırdılar. hem
de two rekat" manşeti atmak var. kendi sevmediği partiye oy verenleri
bidon kafalılar olarak tanımlaması ile ünlü. bugüne kadar 4 kelimeden
fazla sözcük içeren bir cümle kurabildiğine henüz şahit olan yok
--spoiler--
Bir müneccim edasıyla konuşmuş.
nedense yazdıklarının kelime anlamları dışında anlamlar içerdiğini düşünüyorum.
--- alıntı ----
Bir müneccim edasıyla konuşuyorum.
Bu yaz farklı geçecek...
Plajlar daha cıvıltılı olacak.
insanlar kendi mahallerinde inadına yaşamaya başlayacak.
Kadehler daha büyük bir özgüvenle kalkacak.
Ben iyimserim.
Yeni bir Türkiye doğuyor.
Tek millet olmaktan, bir hayat tarzları konfederasyonuna doğru gidiyoruz.
Bu bayrak altında herkesin kendi özerk hayat federasyonu kurulacak.
Kimse kimseye biat etmeyecek...
Kadıköy vapurlarından inen kadınlar artık kendilerini ezik hissetmeyecekler... Geçti o korku günleri...
--- alıntı ---- http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26230064.asp
19 aksım 2002 tarihli yazısı.
--- alıntı ---
eğer liderlik denen şey, yapma yeteneği kadar bir karizma meselesi ise buyrun işte size karizma.
duruşu, olaylara bakışı ve görüşlerinin arkasında duruşu ile uzun yıllardır aradığımız bir lider tipi, bir hafta içinde doğdu.
erdoğan bu duruşu ile, özal'dan beri özlediğimiz bir lider profilini çiziyor
...
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ı gözümde bir kat daha büyüten yeni ve klasik olmayan bir başka duruş.
Abdullah Gül gibi güçlü ve bu koltuğu gerçekten hak eden bir insanı başbakanlığa getirdi. Yani Özal'ın bile cesaret edemediği bir şeyi yaptı.
Bunu yapan insan, kendine çok güveniyor demektir.
Bunu yapan insan, söylediklerinde samimi demektir.
Bana göre Erdoğan, takıyye sınavlarının'' her birinden başarıyla geçiyor.
Ben emanetçi başbakan formülünü kabul etmem'' diyor.
Etmediğini gösteriyor.
...
Erdoğan'ı gözümde büyüten üçüncü neden ise, siyaseti pozitif temel'' üzerine oturtması.
Siyaset sorun yaratma değil, sorun çözme sanatıdır'' diyor.
...
Bakın şimdi seçim galibi bir siyasetçi çıkıyor ve daha koltuğa oturmadan, siyasete pozitif bir elektrik getiriyor.
Erbakan'a gitmiyor, idare etme sanatının gurusu olan Süleyman Demirel'e gidiyor.
Üstelik, seçim öncesinde Tansu Çiller'e oy verilmesini isteyen bir eski cumhurbaşkanına.
Yani geçmişi hiç mesele yapmıyor.
3 Kasım'da bir çizgi çekiyor ve oradan ileri bakıyor.
işte Erdoğan'ın bu pragmatizmi beni çok etkiliyor.
Çok umutlandırıyor.
...
Erdoğan'la Gül arasındaki siyasi yoldaşlığın'' mazisi oldukça eski ve bu yoldaşlık birçok sınavdan geçerek bugüne geldi.
ahahahah sen neymişsin be ertuğrulcuğum!
nasıl da ambalajlamışsınız adamı!
sizin gazınıza gelip "dünya lideri" olduğunu sanınca hep birlikte ile yakınmaya başladınız!
Dünün ak parti alkışlayanı bugünün akp karşıtı. Koçum senin savunmaların bu hale getirdi adalet ve kalkınma partisi'ni. Şimdi bu partiye kızsan neye yarar ?
"tek bayrak olması için tek milletin olması gerekir.
türkiye artık tek millet değil...
2002'de tek millet devraldın, Çankaya'ya çıkarken üç millet bırakıyorsun.
üç, dört millet...
..............
dün ümmet rüzgarı ektiniz, bugün bayrak fırtınası biçiyorsunuz"