Mülk sahipleri her zaman korkular yaşar. Mülklerini başkalarına emanet ederken... Sermaye sınıfı mülkiyet düzenini emanet ettiği siyasetçileri konusunda da korkular yaşar. Düzeninin terbiye ediciliği ve belirleyiciliği esastır ama korkular bitmez.
içinden geçtiğimiz sarsıntılı dönemde ise, Türkiye sermaye sınıfının korkuları artmıştır. Patronlar emperyalizmle işbirliklerini geliştirirken ekonomik, politik ve diplomatik konularda; ülkenin satılması, ulusal sınırlar ve bölünme, cumhuriyetin nitelikleri gibi başlıklarda cesur davranmışlar ve korkuları artmıştır.
Düzenin temellerini sarsan adımlar birer birer atılırken, geleneksel yönetsel yapılarda köklü değişiklikler gündeme gelirken işbirlikçi programının yürütülmesinden de vazgeçmeyen sermaye sınıfı kendi siyasetçilerinden duyduğu korkuyu kimi zaman doğrudan eline sopayı alarak göstermektedir. Çoğu zaman ise, siyasete ince ayar yapan başka mekanizmalar devreye girmektedir.
Köşe yazarlığı, hele ki en çok satan gazetelerin köşe yazarlığı son dönemde bu ince ayar düzeneğinin kritik parçalarından oldu. Gerçi Türkiye'de köşe yazarlığının geleneksel olarak böylesi bir işlevinin olduğu ve en kıdemli köşe sahiplerinin psikolojik operasyonlar konusunda en yetenekli kalemler olduğu zaten bilinir. Kimisi görevli, kimisi yetenekli, kimisi hesapçı ama sonuçta isim yapmış bir dizi köşe yazarı bu düzeneğin içinde yer alır.
Ertuğrul Özkök de bu isimlerin önde gelenlerinden ve son dönemde sermaye sınıfının korkuları üzerinden ayar; yapıyor. Özkök bu işi gerçekten tüm benliğiyle hissederek ve hakkını vererek yapıyor. Tesadüf değil tabii...
Kendi patronlarının ve grubunun rant hesapları üzerinden inşa ettiği AKP terbiyecisi konumu son dönemde geliştiren Ertuğrul Özkök bir süredir burjuvazinin AKP konusundaki korkularına tercüman oluyor. Korkunun temelinde, aslında bir süredir AKP'ye iplerin teslim edilmesinin gerekçesini oluşturan geniş toplumsal taban ve partinin örgütlülüğü yatıyor. Sermaye sahipleri, toplumu iyi dizginlediği ve kuşattığı için AKP'yi tercih ederken, bu dinamiğin kendi yasallıkları konusunda tedirginler. AKP'nin kadrolaşma hızı ve maddi zeminini de yaratmış bulunan popülizminin kontrolden çıkma olasılığına dönük önlem arıyorlar. Ertuğrul Özkök bu korkuları yazıyor, hissettiriyor ve AKP yönetimine, hatta bizzat Erdoğan ve Gül'e- ders veriyor. Bir de kendi o ne liberal, neoliberal meslekdaşlarına tabii.
En solcusundan, neo,suna liberallerin AKP'ye verdiği hizmetler artık herkesin dilinde. Ertuğrul Özkök, bu desteğin, bilinçli olması gerektiğini vurguluyor. Misyon bilinçli değil, sınıf bilinçli!
Özkök, AKP'den gelecek tehlike'ye işaret ederken bir süredir bunun doğrudan karşılığı olan darbeci konuma düşmekten de çok rahatsız oluyor elbette. Darbecilikten duyulan tedirginliği de açıkça ortaya seriyor. Ulusalcılık ve bunun toplumsal uzantıları onun için bir başka tedirginlik kaynağı.
Özetle emperyalizme teslimiyet sürecinde siyasal ve toplumsal düzene yapılan ayarların ortaya çıkardığı kırılgan yapının tüm halleri korkutuyor... Bugüne dek şekillenmesinde birinci dereceden pay sahibi olduğu memleket tablosu kaygı veriyor.
Son günlerin tartışmalı kavramı mahalle baskısı ve Özkök patentli bolşevik görgüsüzlüğü gibi ifadelerle çerçevelediği tehlikenin, ne olduğu çok belirgin değil aslında. Çok bilindik şeriat tehdidi, değil... o kalıplara sığmaz Ertuğrul; linç toplumunun ortaya çıkardığı karanlık tablolar... tam olarak o da değil. Kendini bilmez gericiliğin toplumsal belirleyiciğinin artması mı tehdit? Belli değil...
Yukarıda da belirtildiği gibi Özkök bir korkuyu hissediyor ve kendini psyop köşe yazarlığı içgüdülerine bırakarak yazıyor.
Öte yandan Bolşevik görgüsüzlüğü ifadesi, Özkök'ün komünizm düşmanlığının uslanmaz, dizginlenemez olduğunu gösteriyor. Görgüsüzlük sözünün ağırlığını kendisi çok iyi bilen yazarımız yine sınıfsal içgüdüleri ve psyop yetenekleriyle Ekim Devrimi sorununu geçerken hallediyor. Görgüsüzlüğünün yanında bunaltıcı analojileri de göz boyuyor; dinci gericilere atfettiği dönemsel kibiri bolşevik görgüsüzlüğü olarak nitelerken Tayyip ve Gül'ü Kerenski'ye benzeterek korku saçıyor. Pes dedirtiyor!
AKP'nin kadrolaşmasının ve popüler tabanının; bunun dengelenmesi için oluşturulan ulusalcı kanalın; bu ülkenin çıkan tüm çivilerinin sorumluluğunu taşıyanlar, şimdi yaptıkları şeyin karşısına geçip eyvah olmadı çığlıkları atıyorlar. Bunu yaparken bolşeviklerin defterini dürme çabasına girmeleri ayrı bir tuhaflık oluşturuyor.
Güncel korkuları, tarihsel korkuları... Cehalet ve görgüsüzlükleri...
Artık siyasete ayar yapmak için bunları da teşhir etmeleri gerekiyor.