hikayelerini cok icten, canayakın ve samimi** buldugum, cizimi zaten harikulade olan uykusuz cizeri. kanımca bir karikaturist'in yapabilecegi en guzel seyi yapıyor... 1 sayfa icin 1.5 lira odetmek gibi...
tabi dergiyi* almısken bir yigit ozgur, bir yılmaz aslanturk*, bir oky* falan okumamak da hos olmaz...
yaşadıklarını bu kadar güzel karikatürize eden başka bir kişi yoktur. kendisini görme şerefine nail olmak için karikatür kitabının arka sayfalarına bakabilirsiniz. fotoğraf yarım olsa da gayet güzeldir. ağzın yarım saat açık kalmasına sebep olan bir fotoğraftır. harikadır, fevkaladedir.
bu haftaki köşesinde feci şekilde düşüncelerimi yansıtan çizer.
liselisinizdir, 11 yaşından beri. anadolu liselisinizdir. 14-15 yaşlarında, hakikaten lise öğrencisi olduğunuzda kendinizde ve sınıfınızda olan tuhaf değişiklikler o zamanki çocuk aklınızın algılayabildiği kadardır. ersin'in bir karede çok güzel biçimlendirdiği bir "tip" vardır : koca adam görünümlü liseli. bundan 3-4 sene önce kız gibi viyak viyak konuşan bele gelen i.ne, şimdi sakalları çıktı diye ağalık taslamakta, sınıfın regl sancısı çeken bunalımlı kızlarına kol kanat germektedir. kıza gelecem dur. ulan nasıl bir metabolizmadır bu, onunla aynı yaştaki diğer elemanlar yamuk yumuk suratlara, üç beş bıyık kılına mazhar olmuşken, bunlar kirli sakalla okula gelirler. oha !
bu sakal da neymiş anam, iki yıl önce kızların eteklerini açıyor diye kovalanan yav.ak, şimdi bu kızların kankisi olmuştur. herifin duruşu, diğer erkeklerden farklıdır. diğerlerinin niyeti ortadadır, yamuk yumukluklarına rağmen bir kız da bize verir mi acep haleti ruhiyesinde gözler fıldır fıldırdır. halbuki bu i.neler, hacı ben aştım o işleri ben de senin gibi hayatın anlamını arıyorum geyiklerinde olurlar mütemadiyen.
ersin'in karikatüründeki gibi, bir [götü güzel] kız ağlayınca bu hemen kızın yanına gider: "pınar nooldu ağlama nolur benim de senin gibi çok dertlerim var" gibisinden yav.ak muhabbete girer, diğer "noluyo yeaa pınar hayrola" diye gelen saf ama şeffaf gençleri, karpuza üşüşen sinekleri kovalar gibi, "yok bişi hacı işine bak sen" diye kovalar. sen kimsin lan?
hayır sana noluyor diyeceksiniz, bu olay beni uzaktan uzağa rahatsız eden bir olaydır da ondan. çünkü sınıfın ineklerinden bi kız böyle zırlama nöbetine tutulduğunda, yanına kızlar ilişir, bu iyilik i.neleri yoktur piyasada. ama yine o saf ama şeffaf salaklar "noluyo yeaa " diye gelirler. bu sakallı orclar, örnekten görüldüğü üzere tamamen iki yüzlü, tüm amacı kızı düşürmek olan şahıslardır.
ama bunu anlamak için dışardan biri olmak gerekir. bu iki kız grubuna da dahil olmayan, sınıfın "iğrençsiniz i.neler!!" tellağı küfürbaz kızı, bir bakıma tavşan boku olan bendenize de bunu gözlemlemek düşmüştür. gözlem herşeydir.
tahmin ettiğiniz üzere, sonraları bu sakallılar bu kızlarla tek tek çıkmaya başlar vs vs. sonra kızlar bunlar yüzünden ağlar, "ay yazıık, pınargül sakalcandan ayrılmış, kızcağıza x demiş" diye mır mır vızıldaşan kızlar dolanır ortalıkta. tarih tekerrür eder, yine bir sakallı örümcek bunları pusuda beklemektedir. 7 sene aynı hikaye tekrarlar mı? şahsen 2.sinden sonra "noluyo lan" diye arka sıradaki ağlayan kıza dönüp bakmaktan sıkıldım. ama tüm sınıfın magazin gündemini hep bunlar tutardı, tiksinirdim.
dönelim karikatüre, seneler sonra ersine, bu i.nelerden biri facebookta "naber kanka" diye mesaj atmış. "s.ç ulan ağzına" dedim içimden. tam s.çacakmış, vazgeçmiş, "iyiyim sağol sen?" diye cevaplamış. doğru aslında, o i.nelik yaptıysa onun marifeti, bulaşmaya gerek yok. ama bir güzel çizmiş dergiye, en şeffaf haliyle. açık açık anlatmış niyetini, bu diğer i.neler gibi saklamamış. saklamayacak da ! en tehlikeli adam, bunlar gibi yanar döner adamlardır, kendi de bilmekte bunu.
eskiden penguende kızlara prim yapıyor diye pek okumadığım, okusam da aklımda pek kalmayan; ancak uykusuzda döktüren çizer. mütemadiyen takipçisiyim.
uykusuzdaki lise hatırasını anlattığı son yazısıyla inceden dokundurma yapmış çizer. çok da doğruları söylemiş. nerdeyse beni de anlatabilmiştir o iğrenç sınıf popülarite karmaşasının içinde.
çoğu insan tarafından yaşanan ama söylenemeyen; ya da hatıralarımız arasından gün ışığına çıkaramadığımız olayları çizen, çok sevdiğim çok da takdir ettiğim pek sevimli msü öğrencisi, çizer, tespit ustası.
yazdıkları tamamen mizahi değildir, daha çok durum komedisi hakimdir karelerinde. eserlerini okurken empati kurmakta zorlanmazsınız; hatta size çok canlı bir deneyim yaşatır. belki de yaşadığınız ama unuttuğunuz şeylerdir o an okuduklarınız. işbu anıları tekrar yaşarsınız o sayfanın içine dalmış bir vaziyetteyken.
geçtiğimi haftalarda 'sandık içi' köşesinde, amatör genç arkadaşlara işin niteliği ve niceliği hakkında yardım ve fikir verme amaçlı yaptıkları işte, genç ve efendi bulduğu bir amatör çizer gence hafif sert konuşunca, karşısındaki taze çizerin gözleri dolu dolu olmuş; ersin karabulut bundan duyduğu vicdani rahatsızlığı bu hafta köşesine taşımış, yetinmemiş ve son karikatür çizgisinin alt paragraf yazısında da 'genç arkadaştan' özür dilemiş.
hem köşesinde kendi geçmişine gidip bu iş için istekli şimdiki gençlerle empati kurmuş, hem de usta çizerlerin neden bu kadar agresif olduklarına da değinerek, ikili mesaj ve göndermelerini de ustaca yapmış.
geçtiğimiz haftalardaki köşesindeki tüm mesajlar ve olgunluk dahilinde dilediği özürü beni çok etkiledi.
buradan kendisine sonsuz saygılarımızı ve hayranlıklarımızı sunuyoruz, dönemin ünlü şair ve eleştirmeni alexander pope'nin " aptallar hayranlık duyar, ama aklı başında insanlar beğenir ancak " sözüne inat.
mesleki duygunun çiğ ahengine kapılmamış, insanlara kıymet verdiği, duyguları önemsediği ve bir sanat ustasının yapması gerekenlerini bildiği, bunun üzerine basıp geçmediği için.
Uykusuz dergisinin büyük tirajının sebeplerinin en önemlilerinden biri. Değindiği konular genel itibariyle, hayat içinden, belki de yaşadığımız an üzerinde pek durmadığımız fakat sonradan hatırladığımızda yüzümüzde tatlı tebessümlere yol açabilen olaylar olmakla beraber, diğer çizerler gibi; popülaritesinde inişler ve çıkışlar olmadan, her hafta okunabilme özelliğine sahiptir.
27 şubat tarihli uykusuz dergisinde hepimizin içinde olup da yokmuş gibi yaptığımız ve varlığını kabul etmeye yanaşmadığımız "herkes mutlu olsun, sevdiklerimin hayatı şahane olsun ama benden şahane olmasın" duygusunu kabak gibi önümüze serip, bu duygunun gayet yoğun hissedildiği bir dönemde utanmama neden olan çizer-yazar-anlatır...
uykusuz dergisinde insan anatomisini, rakusi olaylarını, perspektifi vb. resim bilgilerini en iyi bilen çizerdir. zaten mimar sinan üniversitesi öğrencisidir. ayrıca çok cesurdur; herkesin yaşayıpta, utanıp arkadaşlarına bile anlatmadığı olayları tüm türkiye'ye anlatıverir müthiş çizgileriyle.
her hafta ''uff yinemi çarşamba yaa,en tiksinç gün!'' deyip sonra birden aklıma gelen ve ''yalan söledim en süpersonik gün,bugün ersin okuma günü'' diye sırıtarak yoluma devam etmemi sağlayan çizer.
kendisinden bir arkadasim vasitasiyla haberdar oldugum, bi kac yazisini okuduktan sonra bagimlilik yapan, sandikici kitabini 2 gecede bitirdigim, ictenligine son derece inandigim (inanmak istedigim) cizer.
çizgisini beğenmekle birlikte, köşesine seçtiği konuları beğen(e)mediğim eski penguen yeni uykusuz çizeri/karikatüristi.
belki hepsi çok içten, çok gerçek hikayeler ama nedense bana çok zorlama, yapmacık geliyor. sanırım bu yüzden hep "başı okşanası bir çocuk" gibi algılıyorum kendisini. belki de benim algılarda bir sorun var, bilinmez tabi.
sandık içi albümünü aldığınızda ilk çizgileri ile son çizgileri arasındaki müthiş farkı görebilirsiniz. gerçekten çizim esnasında çok tecrübe kazanıp kendisini çok geliştirmiş. hele son sayıda nedense fazla bir özen göstermiş çizimlere ve harika bir süpermarket içi resmetmiştir o daracık kutuya.