ismi neydi diye düşünme, kafaya takma
yataktaki ismi körpecik emmanuella
bu sikime sürdüğüm halis muhlis nutella
toje derki bunu usul usul yala
ilk postadan sonra olurum mahmur
sanmaki bu sik indi bütün gece böyle durur
loading aşamasındayım birazdan son bulur
hazır ol ikinci postam çok sert olur
önce üzerine yürüdüm,
yorganı bir güzel dürüdüm,
mercimeği fırına sürüdüm,
sıfatını döle bürüdüm.
yetmedi attım ikinci posta,
evvelinde yedim helvalardan koska,
ardından dinledim levan polkka,
amına kodum edebiyatın burda.
benden ne şair olur ne yazar,
artist ne arar bura bazar,
sikerim alayınızı azar azar.
hepiniz bir olsanız kaç yazar.
sade, kısa ve abazaların duygularına eşlik etmeye aday bu yazıtımı,şiir demeye dilim varmıyor ;çünkü çok yaraktan kürekten bir şey oldu bu tüm abaza kardeşlerime armağan ediyorum efendim.
anlatıp duruyorum nasıl
bükülürdü saçlarına değen sarışın bulutlar
mağlup tabancalar kadar suskun dudaklarını
evinin yorgun aynalarını
ve diz kapakları morarmış çocukluğunu
anlatıp duruyorum latika
müstehcen düşler biriktiriyorum tanrıya rağmen
aradığım neydi kasıklarında
latika o sarhoş haziran gecesi
kulağıma bıraktığın yasadışı türkçe
yani tüm devinimleri tetikleyen
neydi
bütün bir haziran
cevapları günah sorular sordum neden
latikasız geçen günleri kurşunluyorum
neden latikasız bayramlar deviriyorum çocukların üzerine
neden kirletiyorum latikasız caddeleri meydanları ve otobüs duraklarını
içimde betonarme bir devlet soğukluğu
içimde yüz milyon hektarlık yokluğu latikanın.
,
PEYNiRALTI EDEBiYATI DERGiSi EKiM 2014- deniz göktepe
HAZ BiLiMi
(I)
geceyi kasıklarından öpüyorum
vişne çürükleri, bordo güller ve solgun elma
dilimde kızıl bir bahçe uyanıyor
beyaz bileklerinden sonra
pembe avuçlarını
ve saçlarını
en çok da saçlarını bağışlarken ellerime
(II)
geceyi kasıklarında örüyorum
ve dinliyorum soluğunu
yüzüme dokunan soluğunu
ezberledim
ezberledim
ezberledim
sanıyordum
hep yeniden keşfediyorum oysa
(III)
geceyi tekrarlamayı bıraktım
zamanla eriyor insan
kuytularında saklı sonsuzluğun sırrına
beni yeniden büyütüp
beni yeniden aydınlatan
tırnaklarında kan
rengi ojelerin kan
rengi dudaklarınla sevgilim
yeni bir dünya mümkün diyorsun ya
yeni dünya sevgilim
yırtık kondomlarda yeni çocuklar...
ayak parmaklarından yukarıya doğru uzanan
afrodizyak kokusu...
meme ucunda bir sonbahar uykuda,
hiçbir yere ait değilmiş gibi kalçasında duran ellerim,
kim bilir kaçıncı şekspir sonesinde meme ucunu avuçlamıştır.
sırtının tam ortasında ıslak bir dokunuş,
parmak uçlarında öpüşen iki tanrı...
tanrı'nın ayağı kaydı ve kucak dolusu öpücükler...
kucak dolusu öpücükler yerle sevişti...
yerin kulağı vardı..
onun manzara dudakları...
sende ki santa luçiya göğüsleri,
bende ki protez dudakları...
Ruya deyip gecerdim
ruya degil
Sana dun gece gecirdim
Unutmak mumkun degil
her guzel seyi yasadim da hayatta
seninle olan bir gecelik hic degil...
Sevistik hic doymadan sabah oldu sonunda
Gunes dogarken vajinandaydim hala
Ne oldu bilmem gidiverdin bir anda
Dusa girdim ciktim yoktun yatakta
Gercekti askin sandim, bir ruyaymis aslinda...
Not: isbu siir denemesi yan tarafta hunharca sevisen komsuannemin hayirsiz oglu sayesinde yazilmistir. Sen ve senin su sevisgen kankilerin olmasa bunlar gelmezdi aklima, tesekkurler komsuannemin hayirsiz oglu ve kankileri.
al içine beni,yer yüzünde bildiğim en sıcak yer orası
belkide dünyanın merkezidir kim bilir
senden çıkıyordur tüm lavlar
her mağaranda benden, milyonlarca küçük insanlar.
bir vadi var iki göğsünün arasında
medeniyetin beşiği olmalı
oradan yürümeli insanlık
oradan başlamalı kavimler göçü
Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
Sen her zaman gelesin, ben Vehbi'ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.
dudakların dudaklarıma dokunduğunda
ufukta kızıl şehvet hareleri görünüyordu,
sadece sen bakarken gözlerini kamaştıran;
ama varolmadığını bildiğin bir ışık tanesinin
hayali ateşiyle savuruyordu tüm benliğini
kapılıp gittiğin ela gözlerdeki
ıslak bakışlardan akıp giden,
saplantısal aşk çemberine doğru
gökyüzünün şıklığında sıcak ellerinden
kayıp giden bir yıldızın son
dokunaklı yansıması gibi...***
gözlerime baktığında titriyor içim
ellerine dokunduğumda ise gözlerim
damarlarıma kadar öpmene acıktı tenim
seninleyken zaman çok kısa ve az
neden vurdun ona, anlamadı elim
çok mu geldi memeye bir sıvaz?