Düşünün, gençliğinizde Türkiyeyi yeni bir müzik akımıyla ilk tanıştıran siz oluyorsunuz. Güzel kaliteli sesinizle birçok vatandaşı coşturuyorsunuz. Adeta neşe katıyorsunuz ülkeye. Şöhretiniz zirvelere çıkıyor, hiç inmeyecek sanıyorsunuz. Sonra bir devir geliyor, sesi bilgisayarla düzenlenmiş, canlı söyleyemeyen, orasını burasını açarak hızlı kaset satma peşinde olan sözde 'pop starlar' çıkıyor piyasaya. Bir bakmışsınız, değerinizin birden alçaldığını fark ediyorsunuz, saksı(!) yerine koyuluyorsunuz, 'demode' ilan ediliyorsunuz. Buna rağmen tecrübelerinizle Türk pop müziğine hizmet etmeye devam ediyorsunuz. Siz bu ülkenin kültür değerlerinden birisisiniz. Fakat aslında tek isteğiniz Türk müzik dünyasına verdiğiniz hizmetlerin karşılığını saygıyla sevgiyle almaktı. Biraz ilgi verilse siz mutlu olacaktınız.
Sonra ölüyorsunuz, evinizde yalnız ölü bulunuyorsunuz. Ülke birden sizi hatırlıyor ve bir kaç saatliğine ''Türkiye'nin Elvis Presley'si'' diye anılıyorsunuz. Yaşarken verilmeyen huzur ve saygı, bari cenazemde verilsin istiyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz; ne olduğu belirsiz, kültür düşmanı, provokatör, bağnaz düşünceli iki yobaz ''Türk kültür yapısını yozlaştırdığı için hakkımızı helal etmiyoruz!'' diye havlıyorlar, yakınlarınıza saygısızlık ediyorlar, cenazeniz de büyük olay çıkarıyorlar. Bunu yapana bir bakıyorsunuz; bilmesen Arap zannedeceğin, siyasal-islamcı ve Arap kılıklı bir yobaz gelmiş Türk(!) kültüründen bahsediyor! Sormazlar mı adama; size göre Türk kültürünü bozmuşum da, Türk kültürüne siz hangi katkıda bulundunuz çöl Bedevileri!?
Sonra düşünürsünüz; bu ülkede istiklal Marşının koskoca şairi Mehmet Akif Ersoy bile fakirlik içinde ölmüşse, veya dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say sırf dini görüşlerinden dolayı hak ettiği değeri görmemişse, hatta halkın seçtiği bir başbakanın asıldığı ülkede; kimden saygı ve sevgi bekliyorsun?
Sayın kültür değerlilerimiz; yurt dışında yaşamış olsaydınız el üstünde tutulurdunuz, ama bizim elimizden bu kadar geliyor. Bilen bilir; siz bize kalan kültür mirasısınız; saygıyla anacağız.
bu adamın ölümünde tayyip'in dile getirdiği ile alakasız olarak başka bir gariplik var. neşet ertaşlar'ın müzeyyen senarlar'ın haftalarca arkasından ağlanıldığı bir memlekette bu adamın yası sanki biraz geçiştirildi gibi. ne bileyim, sosyal ortamlarda profil fotoğrafını değiştirenler, ya da bir erol büyükburç fotoğrafı koyup ''üzgünüz'' diyenler pek yoktu bu sefer.
seneler önce ilkokuldayken okulumuza geldiğinde tanıştığım, öldüğünü bugün okuduğum sanatçı. karısı ute hanım da vardı yanında, keyifli bir sohbet etmişti ben ve yanımdaki arkadaşlarımla. allah taksiratını affetsin.
Ölmüş olan sanatçı. Biri öldüğü zaman, eğer kötü biri değilse, vicdanı olan herkes üzülür ve ruhuna rahmet diler. Ölmüş bir insana rahmet dileyen insanları eleştirmek de sadece komik ve tuhaftır.
Biri ölüyor ve insanlar haklı olarak, vicdana sahip oldukları için, hatırasına rahmet diliyor, ruhunun huzur bulmasını diliyor. Bu insanlığın gereğidir. Bu olması gereken şeydir. Bunu sorgulayana da hayret ve merakla bakmak da doğru bir harekettir.
Erol Büyükburç, kendisi en inziva döneminde 90'ların ikinci yarısında Sevgili Eşi Emel Büyükburçla Radyo D'deki bayram özel programıma konuk olmuştu...
Tanışmadan önce de Erol Bey'in o anlatılan efsane dönemine hayranlık, çocuk dönemimde sıkça seyrettiğim programları nedeni ile de eşi Emel Hanım'a bolca sevgi beslemekteydim.
Programımdan sonra da vefatına kadar zaman zaman Emel Abla ile görüşürdük ve o zaman anlamıştım ki Erol Bey'i Erol Büyükburç yapan oydu... O saygınlığı, o starlığı efsane halde korumayı başarandı Emel Büyükburç.
Yazık ki Eşi Emel Büyükburç'un vefatından sonra görüşlerim doğru çıktı ve yeni neslin çok yanlış tanıdığı bir Erol Büyükburç profili çizdi kendisine; özellikle yeni dönem kişiliksiz tv programlarının kimyasını bozmasına yanlış evliliğini de ekleyince... Yeni nesil benim duyduklarımı, gördüklerimi bilmedi, bilse önemsemeyecek kadar uzak buldu yeni hallerini, dahası annemin ve babamın gençlik dönemlerindeki o en efsane hallerini bilmek, tanımak isteyecek kadar merak bile edemediler hep ekranlarda bambaşka haliyle gördükçe....
Ben hafızamda Erol Büyükburç'u eşi Emel Büyükburç'la evli oldugu, inzivaya kalitesiyle çekilmiş, efsane bir dönem yaşayan gerçek bir star olarak korumaya çalıştım hep...
Ve bundan sonra da öyle hatırlamak istiyorum...
O'nu gerçek sevenine sonunda kavuştu, Emel'i olmadan geçirdiği o günler son buldu diye de huzurluyum...
Ve acını hala ilk günkü gibi hissettiğimiz sevgili Ajlan; o bu şu hepsi bu dünyada kaldı sen de kavuştun babana...
Hepiniz ışık içinde, huzurla uyuyun..
+o toprak az gelir buraya.
-noluyo lan !!!
+en çok benim üstüme toprak dökeceksiniz en çok beniimm!!
-mustafa kaç kaç...
+giderseniz gidin ulan ben kendi toprağımı kendim dökerim saksı değilim ben burda iki gıdım toprak neyime yetsin en güzel beni gömeceksiniz en güzel beni!!!(hem söyleniyor hem kürekle toprak atıyor mezara)
umarım buradan daha iyi bir yere gidecek, ülkenin önemli simalarından.
bugün hakkın rahmetine kavuşmuş müzisyen ve oyuncu.
göte göt demek için yazılmıştır işbu entry.
ne çok seviyoruz postmodern vefasını. daha üzerinden çok geçmedi adamla dalga geçiyordunuz saksı meselesi yüzünden. şimdi gelmiş büyük sanatçı bilmem ne diyorsunuz. evet allah rahmet eylesin fakat sizi gerçekten hiç samimi bulmuyorum. biraz kendinize ve çevrenize karşı dürüst olun. ölen kişilerin üzerinden prim yapmaya çalışmayın ya!