alparslan türkeş'in istediği şeydir. can dündar'ın yazısını okuyanlar bilir; türkeş, türkiye-ermenistan sınırında türkiye'ye bakan kısmına ermenice, ermenistan'a bakan kısmına türkçe "verdiğimiz acılarından dolayı özür dileriz" yazılı bir anıt dikilmesini, ermenistan'la tekrar diplomatik ilişkilerin başlatılmasını istemiştir.
milliyetçi ve faşistlerin küçük beyinleri dostluk, barış gibi kelimeleri tanımlayacak kadar çalışmaya müsait olmadığı için karşı çıkabilirler. onlar sadece öldürmeyi bilirler.
patrik 2. mesrob hazretlerinin sözleriyle bitirmek istiyorum; nefret yıkar, sevgi bina eder. allah bu iki ülkeyi yan yana koymuşsa bir bildiği vardır...
akıllara yılanla çiftçinin hikayesini getirmiş olası pek muhtemel görünmeyen olaydır.
ne demişti yılan hatırlıyoruz : "sende bu evlat acısı oldukça, bende de bu kuyruk acısı oldukça bu dostluk bir daha başlamaz"
ayrıca,
devletlerin dostluğu diye bir şey söz konusu değildir, zira devletler insan değildir. bu da entrymi kendi içinde çeliştirmek velakin insanları düşüncelere sevketmek için yazdığım bir nottu.
"biz hrant dink'in katledilmesinin hesabını verememişken - ki yüzbinler lanetlediği halde- hocalı'nın hesabını kimler verecek, üstelik orda o gün kadınları çocukları yakanların hala ermenistan'da yaşıyor olduklarını bildiğimiz halde?" diye sorulması gereken ütopya.
oleeeeey diye sevinilecek durumdur. ermenistan'a imrendim doğrusu. bizim vatandaşımız da olsa bir hrant dink'in öldürülmesi iki ülke arasında barış havası estiriyor. olan azerbaycan'da ve doğu anadolu'da katledilen insanımıza oldu. biz bu barış için binlerce insanımızı heba ettik de bir hrant dink edemedik.
geri dönmesi imkansız hatalar yapıldığı için gerçekleşmesi nerdeyse imkansız olaydır ayrıca aklıma çok sevdiğim bir sözü getirmiştir;
" keep your friend close, keep your enemy closer."*