istanbul limanında ingiliz donanmasını gören o mavi gözlü dev'in "geldikleri gibi giderler" dediğinde, o'nun yanıbaşında iken, bileklerdeki yumruğu ve sıkılan dişleri görmek...ingilizlerle savaşta, william wallace 'ı kandıran o sadece gözleri görünen zırhı içinde, irlanda kralı olacak olan hanım evladı, beyaz irlandalı, sakallı hainin suratını gördüğünüzde sıkılan dişlere hiç benzemez bir kadının zevkinden dişlerini sıkması ve seni dudaklarından ıssırması.
acıyı sevmem hem de hiç hazzetmem. neymiş acı insanı olgunlaştırırmış. armut piş dibine düş. yek yea ! illa acı olacaksa da; friedrich nietzsche abimizin "öldürmeyen acı beni güçlendirir" savını en çok kadınımla sevişirken pratiğe dökerim ben. ona verdiğin zevk karşılığında alacağım acı. bir nevi acılı aşk trampası. aşk tanrıçasının doyumsuz o benliğine ateşi attıkça bardaktan köpüren bir sıcak bir vişne şerbeti gibi tatlı verip ve bir o kadar da acı almak dudakta. şerbetinden prangalar eskittim bee azgın kevaşem!.. peki ya kırmızı öjeli tırnaklarıyla sırtına çizdiği, aşkın o tarifsiz haritasına ne demeli? bu konular muallak. hem kalbimin haritasına giden yola çok çok uzak...
sonra da ağlarken sana verdiği zararı telafi edememenin çelişkisiyle ve pişmanlıktan gelen hemen sonra gelen hüznünde, senin teninde bıraktığı o tortuya ne demeli?
evet teo bugün;
tanrı var bugün!
erkek tarafından azdırılmış ve çılgınca aşık olan kızdır. ısırdığının farkında bile değildir ama o erkek bunu eminim sorun etmeyecektir * çılgınca birbirlerine sarılıp, yaka paça yırtıp azgın sevişmelerine devam edeceklerdir.