insanların dikkatini dahada çeken ölümdür. hemde diğerlerine kıyasla daha üzücüdür.
büyük babaannem 100. yaşını devirip öyle göçmüştü. hatta ömrünün son senelerini ölümü arzulayarak geçirdi. sonunda istediği oldu. haliyle bende fazla takmadım.
öte yandan da babaannemin ölümünden sadece 1,5 ay önce ölen bir arkadaş. kendisiyle aynı okulda olup, istisnasız her teneffüslerde gördüğüm biriydi.
16. yaşının ilk çeyreğinde istenmeyen bir sonla yaşama veda etti ama nedense bu ölüm benim daha da dikkatimi çekmişti. tabi bunun altında yatan en büyük sebepte çok genç yaşta ölmesi ve yaşıtımdı.
ölüm, her yaş için "erkendir".
yoğun bakımda entübe olmuş son (terminal) evredeki kanser hastasının geride kalan sevdikleri için de de böyledir.
iyi geceler dedikten sonra yatağına yatan, ancak sabah uyanamayan ailenin büyüğünün geride kalanları için de böyledir..
bana o kadar da garip gelmiyor. Sonuçta herkes yaşlanınca ölecek diye bir kural yok. Her an her sebepten dolayı ölebiliriz.
Aslında çok uzakmış gibi görünen ama şahdamar kadar yakın olan, ölüm.
Her ölüm erkendir ama özellikle anne baba yaşarken ölmek geridekiler için çok daha kötüdür. Tabi bir de ölene sormak lazım. Kimisi de ölmekle bayılmayı karıştırmıyorsa pek yaşama heveslisi olmuyor.
Var oluyo benim eski alman komşumun oğlu 7 yaşında öldü. Lösemiden.
Gene lösemiden benim eski bacanağımın sevgilisi 31 yaşında öldü. Taş gibi bi alman hatundu. Kendi kendime, ulan bu karı bile böyle 6 ayda gittiyse bizi de alırlar 3 vakte kadar, diye düşünmüştüm.
Her gününü son gününmüş gibi yaşıycaksın, der almanlar...aslında doğru bi söz o.
aslında üzücüdür. evet daha fazla günaha bulanmadan gidiyorsun ama üzücüdür. yarım kalan birçok hayal vardır. o kadar emek verilmiş ama uğruna emek verdiğin şey nasip bile olmamıştır. belki bir sevda mahşere kalmıştır. sevdiğin insana doyamadan gitmesidir. bu hayatın bir gerçeği ama yine de Allah korusun.