kesin yan koltukta oturan dişiye madara olmamak için kafaya taktıkları takıntıdır. şimdi bu başlığı okuyup da yanındakine kısa bir bakış atıp, her önüne gelene de yol sorun demiyoruz ancak "her yol nasılsa roma ya çıkar" mantığından bir kurtulun be arkadaşlar.
ya "biz burdan geçmiştik" cümlesini çok seviyorlar ya da insanların yüz profillerine bakıp " o bilmez" diye tanımlama yapmayı.
düdüt: delikanlılığı değil, alt tarafı yolu kaybediyorsunuz.
bir de bunların camdan sormamak için arabayı park edip, aşağıya inenleri var ki, inim inim inletir sizi. bunların bir üst modeli de camı açıp sorar ancak tarifi asla anlamaz ve "evet evet anladım" diyip yola devam eder. sonra dön allah dön.
- ulviii, bi saattir aynı yerde dönüyoruz. birine sor artık!
- tamam kızım ya, şu kavşaktan sonra ilk solda hatırlıyorum.
- e geçtik burda, bu üçüncü!
- hande, sus kafam karışıyo.
- ufff, dolaş dolaş midem bulandı yaaa! bak aramışlar üç kere!
- e ara geliyoruz de.
(arar)
- alo teyze... ha abla geliyoruz biz... yok ulvi kayboldu da! ya abla teyzeme benzettim, hayret bişeysin zaten kaybolmuşuz!
- kaybolmadım.
- ya abla dayımı versene telefona yolu sorucam.
- sor ama bana söyleme. bulurum ben.
hele de yanlarında sevgisi, eşi ya da hoşlandığı bir bayan varken daha da kabaran takıntıdır.
çünkü o an adres sormak bir erkek için "ben bir adresi bulamayacak kadar salağım, beceriksizim" demekle aynı şeydir. bu yüzden bir erkek adres sormaktan hep kaçınır; 3 saat kaybolsa bile.
ego ile akalaı bir konudur, herşeyi kendinin yapabileceğini zanneder yurdum erkeği navigasyon özelliği olmadığını ancak içinden çıkılmaz birşekilde kaybolursa kavrar.
b: haa... hatırlıyorum burayı. geldik az kaldı.
a: ...
b: bu ne lan?
a: bina.
b: ne zaman diktiler, vay mına koim.
a: lan adamı dellendirme, başlarım senin bulacağın adrese şimdi!