doğrudur. ama bizde var olan duygusallığı biz kullanmıyoruz. gerektiği yerde kullanıyoruz sadece. o da fazla çaktırmadan zaten. ama kadın, her an duygusal olabiliyor ve bunu kullanabiliyor nedense. eleştirmek için söylemiyorum; kadını kadın yapan da bu olmalı zaten. ama her şeyin aşırısı zarar olduğu gibi, kadın da bile zarar, fazla duygusallık.
öyle olmasaydı aklımıza kadın bi felsefeci, müzisyen, şair ya da yazar gelirdi. Alman felsefesine bakıyorum, nietzsche,hegel,marx,wagner.. liste uzuyor. rus edebiyatına döndürürsek yelkenleri, dosto, tolstoy..alanı daralt, türk şiirine bak; cemal süreya, turgut uyar, edip cansever, nazım..
kimse bik bik etmesin, kadın milleti duygusal falan değildir. sinirlenince büdü büdü ağlamak duygusallık değildir, sevincini yahut hüznünü lakkkk diye yaşamak da duygusallık değildir. bi erkeğin gezdiği duygusal ve derin sularda, hiç bi kadın yüzemez.
bunun ataerkil toplum yapısıyla falan da bi ilgisi yok, her bok buna bağlanır ya. ingilterede kadınların piyano çalması ve yabancı dil öğrenmesi zorunlu kılınan tam 200 sene yaşandı tarihte, tarih kadınların anaerkil düzen kurduğu zamanlara da tanıklık etti, o günlerden bu zamanlara gelmiş kadın sanatçı sayısı iki elin parmağını geçiyor mu kendinize bi sorun hele.
kesinlikle küçümsediğim falan yok kadınları, önyargılı falan da değilim. sadece şunu demek istiyorum hacı,daha fazla bi mana yükleme lafıma: kadınlar duygusal değildir.
bir erkek ağladıysa gerçekten ağlamıştır. çünkü erkek denen varlık erkek adam ağlamaz diyerek yetiştirilir. eğer bir erkeğin ağladığını gördüyseniz gözyaşına inanın.
erkekler kadınlardan daha duygusal sözcüğünü kullanırken sınıflandıralım.
Duygu /His/ çeşitleri:
His (feeling); herhangi bir şeye karşı zihinde veya bedende oluşan ve yoğunluğu yüksek olmayan bir duygusal tepkinin farkına varma işidir (awareness).
Örneğin; bir ayağı topallayarak yürüyen bir kediye duyulan acıma hissi, farkına varılan böylesi bir duygusal tepkidir.
Duygu (emotion); farkına varılan bir hissin kuvvetlenerek, bilinçte ve bedende genel bir uyarılmışlık hali (arousal) oluşturmasıdır. Korku, üzüntü, aşk gibi...
Heyecan (excitement); duyguya oranla daha kısa süreli ama daha yoğun ve şiddetli bir uyarılmışlık halidir.
Yani; çabuk gelip geçen şiddetli duygudur. "Yüreğim ağzıma geldi!", "Kan beynime fırladı!" veya "Kendimi zor tuttum!" ifadelerindeki şiddetli duygusal haller heyecan kategorisine girerler.
Vücudun sadece bir organını veya bölgesini uyarmak gereksinimi ortaya çıktığı zaman, beyin o organa bir sinirsel sinyal (impulse) gönderir ve bu bir refleks hareketi yaratır.
Fakat beyin bedenin tümünü uyarma ihtiyacı hissettiği zaman, bu işi bir sürü sinyal göndererek, zahmetli bir şekilde yapmaz. Hangi duygu veya refleks uyandırılacaksa, o duyguyu gerçekleştirecek hormonları üreten salgı bezlerine bir sinyal gönderir ve hormonlar hemen üretilip kan dolaşımına akıtılırlar. ,
Böylece en geç 6 saniye içinde o hormonun istediği şekilde bir duyguya kapılırız.
Heyecanlanma gerektiği zaman ise hem hormonlar hem de sürekli sinyaller kullanılır.
Duygusal zekanın içeriği henüz tam olarak anlaşılamamıştır ve hatta tanımı bile henüz bilimsellik kazanmamıştır.
- Sevgi (çocuk, aile, dost, millet, insan, Tanrı sevgisi gibi...)
- Aşk ( cinselliğin ve platonik romantizmin doğurduğu sevgi)
- Şehvet (cinsel dürtüleri bastırma isteği)
- Utanma (masumiyet ya da şerefsizlikten doğan...)
- Acı (yürek acısı, buru- Hırs/ihtiras
- Gurur/Övünç
- Kuşku/Vesvese
- Alınma/Küsme
- Panik/Şok
- Hayranlık/Gıpta
- Mutlu olma
- Mutsuz olma
- Tatmin olma
- Kendini aşağı hissetme
- Kendini üstün hissetme
- Zevk alma
- Hüzün duyma
- Üzüntü
- Sevinç
- Öfke
- Cesaret
- Korku
- isyan
- Kıskançlık
- Suçluluk
- Pişmanlık
- Şefkat
- Arzu
- Minnet
- Ümit
- Ümitsizlik
- Hınçlanma
- Bıkkınlık
Beynimizde, Hipotalamus denen, nohut büyüklüğünde bir "duygu merkezi" bulunmaktadır. Bu merkez, bedenin psiko-fiziksel faaliyetlerini düzenleyen ve "Endokrin Sistemi" denen bir hormonlar sistemine bağlı olan salgı bezleri ile sıkı bir işbirliği içindedir.
Hipotalamus, bu salgı bezlerinin gerekli hormonları ürettikten sonra hedef organlara gönderilmelerinde önemli bir rol oynar.
Troit bezi, Hipofiz bezi, Epifiz bezi, Pankreas, testisler, yumurtalıklar ve diğer birkaç organdan çeşitli hormonlar salgılanır. işte bu hormonlar sayesinde ve vücuttaki bazı fizyolojik fonksiyonlar sonucu hislenir, duygulanır ya da heyecanlanırız..
Duygulanmamızı sağlayan bir başka neden de beynimizin ürettiği "nörotransmiter" denen kimyasallardır. Bunların bazıları eroin, kokain, esrar, ekstasi veya alkol ile eşdeğer etkiler oluştururlar. -
tarafsız konuşalım evet böyle bir gerçek var. anne olmak ile daha derin hisli olmak farklı şeylerdir kızlar.
erkek sevince daha derin duygulu olur, hele birde karşılıksız seviyorsa dünyanın en güzel en estetik sanat eserlerini ortaya koyar. kaç tane böyle kadın sayabilirsiniz.